Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Ocak 2011 Pazartesi

Nazım Hikmet Şarkıları





Timur Selçuk- Zülfü Livaneli-Esin Afşar




Akort Dergisi Mart-Nisan 2008


VATAN TOPRAKLARINDA NAZIM HİKMET SEVDASI…
Dünya görüşü, şiirleri, romanları ve tiyatro oyunlarıyla evrensel bir şair olan Nazım Hikmet, ülkemize ilk kez getirilen kişisel eşyalarıyla Moskova Pesçannaya’daki evinden hasret kaldığı İstanbul’a taşındı.
Doğumunun 106.yılında eşyalarıyla memleketine dönen şair Nazım Hikmet’in doğum yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlandı. Doğum yılı ve eşyalarının ülkemize gelmesinden yola çıkarak, dünya şairi Nazım’ı bir kez de dizelerini besteleyen Zülfü Livaneli, Timur Selçuk ve Esin Afşar ile konuştuk…
Dünya şairi Nazım Hikmet; kişisel eşyalarıyla Nazım’ı seven ve onun nasıl yaşadığını öğrenmek isteyenleri bir araya getirdi. 19 Ocak’ta Yapı Kredi Sermet Çifter Salonunda ziyarete açılan,“ ‘Şehrime ulaşamadan bitirirken yolumu…’ Nazım ve Vera, Moskova’dan İstanbul’a başlıklı” adlı sergi,  şairin eşi Vera Tulyakova’yla paylaştığı ve yaşamının son yıllarını geçirdiği Moskova’nın 2. Pesçannaya Sokağı’ndaki evindeki pek çok özel eşyasını kapsıyor.  M. Melih Güneş’in küratörlüğünde hazırlanan ve Sadık Karamustafa tarafından tasarlanan sergi,  büyük şairin yaşadığı mekana dair ilginç ayrıntıları ziyaretçilerle buluşturuyor. Sergi; Nazım Hikmet’i sabahlığından, pijamasına; yeleklerinden, takım elbiselerine; cüzdanından telefon defterine; oyuncaklarından, plaklarına; çoğu ilk kez sergilenen fotoğraflarından evlilik cüzdanına, üzerinde özel notları da bulunan 1963 yılı masa takviminden, mektuplarına; daktilosundan, kalem kutusuna; el yazmalarından, bavuluna; imzalı kitaplarından, banka hesap cüzdanına uzanan eşyalarıyla Pesçannaya Sokağı’ndaki evinden İstanbul’a getiriyor. Bu eşyalara, Vera Tulyakova’nın elbiseleri, şapkaları, ayakkabısı, seyahat çantası ve şairin ölümünden sonra gerçekleştirebildiği İstanbul gezisinin fotoğrafları ile yatak odalarının perdesi eşlik ediyor. Açıldığı günden bu yana ziyaretçi akınına uğrayan sergiyi küratör M. Melih Güneş şöyle değerlendiriyor:   “Bu sergiyle olanaklar el verdiğince, Nazım Hikmet’in Moskova’daki son yıllarının dünyasını, büyük ustanın ‘hasret gittiği’ İstanbul’da, İstanbullularla buluşturmaya çalıştık. Nazım Hikmet ve Vera’nın birlikte yaşadığı evde bulunan eşya ve belgelerin sergilenmesi genel ilke olarak kabul edildi. Sergide, Vera’nın kullandığı, Nazım’ın etkisini taşıyan bazı giysiler ve eşyalarda yer alıyor. O eşyalar ki, ak yakalı kara paltodaki “kocaman sedef düğmeler” gibi Nazım Hikmet’in sanatının da içine girmişti.” Bu özel sergi, 22 Mart’a kadar ziyarete açık olacak.
NAZIM 106. YAŞI KUTLANDI
Nazım Hikmet,  106. Doğum yılı nedeniyle ülkemizin değişik bölgelerinde yapılan etkinliklerle anıldı.
İstanbul’daki Kutlamalar
Nâzım Hikmet Vakfı’nın İstanbul’da Beyoğlu Ses Tiyatrosu’nda düzenlediği şiir ve müzik şölenine Esin Afşar, Mazlum Çimen, Onur Akın katıldı. Şiirlerle Rutkay Aziz, Altan Erkekli, Taner Barlas, Müslüm Çelik, Tülay Bursa, Turgay Fişekçi, Altan Gördüm, Küçük İskender, Nur Sürer, Nevzat Şenol ve piyanosuyla Aslıgül Ayas katıldı.
Ankara’daki Kutlamalar
Ankara Nâzım Hikmet Kültürevi’nce düzenlenen etkinlik, Ankara Ekin Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Edebiyat Topluluğu öğrencileri müzikli şiir dinletisi sunduğu gecede, Biket İlhan’ın “Mavi Gözlü Dev” filminin gösterimi yapıldı.
İzmir’deki Kutlamalar 
İzmir’de Konak Belediyesi’nce düzenlenen tören Kültürpark İzmir Sanat Bahçesindeki Nâzım Hikmet anıtı önünde gerçekleştirildi. İzmirli, şair, yazar ve edebiyatçılar Nâzım’ın Moskova’daki mezarından getirilen toprağı anıtın önüne döktü ve İzmir’i Sevenler Platformu da aynı yerde tören düzenledi.
Konak Belediyesi Güzelyalı Kültür Merkezi Nâzım Hikmet Sahnesi’nde de şair Devlet Opera ve Bale Sanatçısı Yunus Kırılmış’ın türküleri ve Müşfik Kenter’in okuyacağı şiirleriyle anıldı. Yeni Kuşak Köy Enstitütüler Derneği ve Eğit-Der İzmir Şubeleri de Nâzım Hikmet’i anan kuruluşlar arasındaydı.

NAZIM ŞARKILARI
Şiirleri her zaman sevilen ve bestelenen bir şair Nazım Hikmet… Müzik tarihimizde onun şiirlerinden, dizelerinden etkilenip; eserlerini beste formuna dönüştürüp yorumlayan birçok sanatçımız yer alıyor. Yasaklı yıllardan günümüze ulaşan şarkılar ya Zülfü Livaneli’nin bestelediği “Karlı Kayın Ormanı” oldu ya da  Cem Karaca’dan dinlediğimiz “Hasret”… Şiirlerinin yanı sıra kendisi için de yazılmış birçok Nazım şarkısı bulunuyor. Bestelenen ve yorumlanan Nazım şiirlerinin tümüne ulaşmamızın zor olacağını dikkate alarak, ulaşabildiğimiz kadarını sizinle paylaşıyoruz… İşte Nazım şiirlerini yorumlayan bazı isimler:
Timur Selçuk; “ Hürriyet Marşı”, “Memet”,Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü”, “Ruhum”
Zülfü Livaneli; “Mehmetçik Memet”, “Kız Çocuğu”, Karlı Kayın Ormanı”, “Hoşgeldin  Bebek”, “Hoşçakal Kardeşim Deniz”, “Nazım Türküsü”,
Grup Yorum; “Asker Kaçakları”, “Hoşçakalın Dostlarım”, Bu Vatana Nasıl Kıydılar” , “Yaşamak”
Cem Karaca; “”Giden”, “Herkes Gibisin”, “Hasret”, “Şeyh Bedrettin Destanı”
Fikret Kızılok; “Belki Ben”, “Bilerek Bilmeyerek”, “Denizi Duyuyorum”, “Gece Gelen “Telgraf”
Fazıl Say; “Bugün Pazar”, “Diz Boyu Karlı Bir Gece”, “Şehitler” , “Yaşamaya Dair”
Ruhi Su; “Sarıkamış”, “Süvarinin Türküsü”, “Büyük Taaruz”,
Fuat Saka; “Kerem Gibi”, “Laz İsmail”, “Vasiyet”, “Davet”, “Güzel Günler”,
Onur Akın; “Seviyorum Seni”, “Tuna Üstüne” , “Sev Bakalım”
Tülay German; “Asker Kaçağı”, “Abidin”
Selda Bağcan; “Hey Gidi Kavak Hey”, “Kıymayın Efendiler”, “Hasret Türküsü”
Şanar Yurdatapan; “23 Sentlik Asker”, “Vapur”
Ahmet Kaya; “Aynı Daldaydık” , “Şeyh Bedrettin”
Edip Akbayram; “Nice Yıllara”
Esin Afşar; “Tahir ile Zühre”, “Destan”  , “Sarışın Kurt”

ZÜLFÜ LİVANELİ: “NAZIM, KEŞKE ‘KARLI KAYIN ORMANI’NI SÖYLEYEN MİLYONLARI GÖREBİLSEYDİ…”
Sabahattin Ali, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Orhan Veli gibi birçok şairin eserleri yanı sıra; Nazım Hikmet şiirleri repertuvarınızda önemli bir yer kaplıyor. Zülfü Livaneli’nin dünyasında Nazım Hikmet nasıl bir yere sahip, anlatır mısınız? Nazım Hikmet benim duygu, düşünce ve edebiyat duygumu biçimlendirenlerin, beni çok etkileyenlerin başında gelir. Hayatın, dilin, müziğin ve yaratının ritmini, onun şiirlerinin ritmiyle bir tutarım.
Sizi en çok etkileyen nedir? Nazım’ın sanatı, kişiliği, bütün dünyayı içine alacak kadar engin yüreği ve kendini yakmak pahasına ateşe yaklaşan pervane gibi davranması beni çok etkilemiştir.
Hem gerçek bir düşünür, hem de sanatçı olan Nazım Hikmet’in şiirleri ne anlatıyor? Nazım şiirinin özünde derin bir hümanizm, biçiminde ise çarpıcı bir modernlik arayışı egemendir. Dar ve gelip geçici ideolojilerle açıklanamayacak kadar büyük bir şairdir Nazım. Hayatımıza dair şiirler söyler. Bu yüzden de çağlar ve ülkeler üstüdür. Homeros gibi, Yunus gibi..
Şiirleri bestelerken hangi duyguları taşıyordunuz? Nazım şiirleri bestelemeye çok genç yaşta başladım. Bu süreçte duygularım çok karışıktı. Ürküyordum elbette, soyunduğum iş gözümü korkutuyordu ama zamanla yaptığım besteleri sevmeye başladım. Başkalarının da beğendiğini görünce cesaretim arttı.
1978 yılında “Nazım Türküsü” ile bestelediğiniz şiirler kitlelerle buluştu. Birçok şiir bestelediniz ama bunun için kolay bir bedel ödemediğinizi söylüyorsunuz. Bu dönemden ve birazda yaşadıklarınızdan söz edermisiniz? Nazım Hikmet, soğuk savaş döneminde, Türkiye’deki sert ve acımasız siyasi kavganın bir simgesi haline getirildi. Onun ismi üzerinden siyaset yapanlar türedi. Benim ilk gençlik yıllarımda Nazım büyük bir tabuydu. Onun şiirlerini bestelediğim için bende çeşitli önyargılarla karşılaştım. Ama bunlar şarkıların, kendi yatağını bulan bir nehir gibi akmasını engellemeye yetmedi.
Yasaklı ve siyasal kargaşalı yıllardan sonra bugün konserlerinizde binlerce kişinin Nazım türkülerini söylemesi size neler hissettiriyor? O büyük kitle konserlerinde; yüz binlerce onurlu insan hep bir ağızdan “Karlı Kayın Ormanı” söylerken, kendimi değil, büyük ustayı düşünüyorum. Keşke bu konserlerden bir tanesini görebilseydi, keşke yasaklı olduğu ülkesinde milyonların ona nasıl sahip çıktığını bilebilseydi diye hayıflanıyorum.

TİMUR SELÇUK: “NAZIM, SÖZCÜKLERİN MÜZİĞİNİ DOĞRU YAKALAMIŞ BİR ŞAİR…”
Nazım dizelerini nasıl bestelemeye başladınız? 1965 yılında Paris’te öğrenciyken, Türk şairlerini bestelemeye başladım. Önce Ümit Yaşar Oğuzcan, Faruk Nafız Çamlıbel daha sonra 1968 yılı itibarıyla Nazım Hikmet, Atilla İlhan, Orhan Veli Kanık gibi şairleri bestelemeye başladım. Önceleri Fransız çevirileri üzerine çalıştım. Daha sonra onları Türkçeye adapte ettim. Tamamen Fransızca bıraktığım şarkılarda oldu. O yıllarda 10- 15 şarkılık demo band piyano eşliğinde yapmıştım. Oradaki firmalara sunduk. Ticari bir pop müzik çalışması olmadığı için ilgiyle karşıladılar. Hayata geçiremedik, sonradan serbest prodüksiyon olarak Türkiye’de kendim yaptım. 30’a yakın Nazım şarkısı oldu. İleriye dönük çift bir albümde toplamak istiyorum. İlk şarkı doğru anımsıyorsam, “Memet”’in Fransızcasıdır. Sonra diğer şarkılar geldi.
Nazım’a olan yakınlığınızdan söz eder misiniz? Türk şairlerine babamdan ötürü bir yakınlığım var. Münir babanın söylediği gibi iyi şarkı, iyi şiir üstüne bestelenir. Benim şarkı sözü üstüne yaptığım çok nadir şeyler vardır. Yüzde 99 şairler üstüne çalışırım. Buradan yola çıktığımızda birde Fransa’da bulunup, 68 olaylarını birebir Paris’te yaşadıktan sonra değişik bakış açılarına sahip olan Cumhuriyet dönemi Türk şairlerine ister istemez eğiliyorsunuz. Sol görüşlü bir insan olduğum için dikkatimi ilk çeken çalışmalar, Nazım Hikmet’in çalışmaları oldu. O paralelde yine farklı bir boyutta, kişiyi toplum içinde ele alan özellikleriyle Orhan Veli Kanık ve Atilla İlhan aynı şekilde beni etkiledi.
Siyasal sürecin sancılı olduğu yıllar…1975 yılına kadar yurtdışındaydım. Döndükten sonra bestelediğim “Memet” i hemen hemen her konserimde söylerdim. Anons ettiğimde öcü görmüş gibi olurdu insanlar. Programlarımızda, konserlerimizde söylerdik sonra da radyolarda. O dönemin İstanbul ve Türkiye’sinde çok duyarlı bir şarkıydı. Orhan Veli’nin aynı şekilde “Hürriyet’e Doğru” şarkısı. Nazım’dan bestelediğim diğer şarkılarla ilgili mahkemeye çıktık. Böyle bir değişim yaşandı. Artık ciddiye almıyorum. Şimdi daha farklı bir görünüme büründü.
Nazım şiirlerinin genel özellikleri nelerdir? Sol kulağını gösterecekse, sol eliğiyle gösterir. Sağ elini boynunun arkasından dolayıp, sol kulağını göstermez. Bu dünya görüşünün bir yaklaşımıdır zaten, kafa karıştırmaz. Ne diyecekse, açık seçik söyleyen bir şairdir. Beğenilsin ya da beğenilmesin “benim lafım budur” der. Beğenilsin diye şiir yazmaz. Başta V. Mayakovski olmak üzere şiir dili olarak etkilendiği şairler vardır. Alıştığımız dörtlü dizinler, rubailer tarzında yazdığı şiirlerde vardır, ama anlatmak istediği konuya hangi form, hangi biçim uyacaksa onu onun üstüne giydirmesi çok gerçekçi bir yaklaşımdır. Bu da yine dünya görüşünden kaynaklanan bir özelliğidir ve benim en çok hoşuma giden yanıdır. Basılmış ya da yürünmüş yollar değil de bilinmeyen yollar ama net ve yalın yollar. O duyguyu anlatmak için neyse onu bulması çok önemli ve çarpıcıdır.

“NAZIM ŞARKILARI, ŞİİRLERİ GİBİ COŞKUYLA SÖYLENMELİ”
Ayrıca doğru bir müzik kulağı var Nazım’ın. Kullandığı sözcüklerin vurguları, uzunlukları, kısalıkları, İstanbul şivesiyle söylendiğinde  sözcüğün müziğini çok iyi yakaladığını görüyoruz. Çünkü her sözcüğün bir müziği vardır. O müziği çok doğru yakalamış, iyi bir müzik kulağı var. Eğer besteci de o kumaştan bir besteciyse, hemen hissediyorsunuz o form kendini besteciye sunuyor. Beni böyle bestele diyor. Dolayısıyla Nazım’ı belirli şarkı kalıpları içine sokmaya çalışmak, onu deforme etmek gibi oluyor. Bir de Nazım’ı bestelerken onun Anadolu kokusunu bozmamak lazım. Evrensel bir şair ama coğrafyası, imzası belli bir şair. Siz Nazım’ı alıp bilinen batılı kalıplarda yapmaya kalkarsanız, o şaire ihanet etmiş olursunuz. Hayata bakışı ve dünya görüşünün gereği sanatına yaklaşımını, Anadolulu Türk yanını doğru bilmek lazım diye düşünüyorum. Çünkü çok Nazım şiirleri dinledim. Maalesef hiçbiri beni tatmin etmedi. Nazım şarkılarını hep onun şiirlerindeki coşkuyla yüksek sesle ve çekinmeden, saklanmadan söylemek lazım. Bir kadında söyleyecekse, Kurtuluş savaşında kağnıyla mermi taşır gibi söylenecek. Bin tane erkeğe bedel bir şekilde söyleyecek. Başka türlü o Nazım olmaz.
ESİN AFŞAR: “NAZIM’IN ŞİİRLERİNDE MÜZİKTE VAR, RİTİM DE…”
Nazım Hikmet Esin Afşar’ın dünyasına nasıl girdi? Evimizde kitapları vardı. Ama o dönemde yasaktı. Evlere baskınlar düzenliyorlardı. O şekilde çocukluğuma girdi bir kere. Sonra şiirlerini okumaya başladım ama Kerim Afşar’la evli olduğum dönemde daha çok girdi hayatıma. Bence hala Nazım Hikmet’i en iyi yorumlayan aktördür. Çok güzel okurdu. Türkçenin çok güzel bir dil olduğunu ben Nazım’ı okuduktan sonra gördüm. Gerçekten dilimizi o kadar güzel kullanıyor ki..Onun şiirlerinde müzikte var, ritim de var. Bizler besteliyoruz ama biraz haddimizi mi aşıyoruz diye de düşünebilirim. Müthiş bir ritim ve müzik var.
Nazım bestelemeye nasıl başladınız?  Nazım Hikmet’i 1980’li yıllarda bestelemeye başladım. 1986 yılında Strasbourg’ta bir konser yaptık. Genco Erkal oynamış, bende bestelerimi söylemiştim.Yasaklı olan dönemde TV programında Nazım bestelerini söylemeye kalkıştım. Durdurmaya çalıştılar ama canlı yayın olduğu için kesemediler ve sonrasında 5 yıl yasakladılar beni. Konser verirken Nazım Hikmet lafını kolay kolay ağzımıza alamıyorduk. Fransızlar çok önem veriyorlar ve tanıyorlardı Nazım’ı. Fransa’da çok uzun yıllar konser verdim. Yine o konserlerin birinde Fransızlara “Nazım’ı tanıyor musunuz” demek gafletinde bulundum. “Nasıl tanımayız” diye ayaklandılar…
Sizi en çok ne etkiliyor Nazım’ın hayatında? Çok büyük haksızlıklar yapıldı Nazım’a ve o benim içimi acıtıyor. Memleketini, vatanını bu kadar çok seven bir insan az bulunurken vatan haini ilan edildi. Hiç hak etmedi. Şiirlerinde var zaten ne kadar vatansevgisine sahip  olduğu, İstanbul’u anlatışı..
Eşi Vera’yı tanıyorsunuz, anlatır mısınız biraz? Adalet Ağaoğlu’yla çok eskiye dayanan bir dostluğumuz var. Bir gün Vera’nın yemeğe geleceğini söyleyerek, beni de çağırdı.  Şöyle de bir sürpriz yaptım. Paris’te tanıdığım Yunan asıllı Ive Gliniques adında bir şiir yorumcusu var. Konser verdiğim yere geldi ve benimle röportaj yapmak istedi. Bana Fransız radyosunda Nazım Hikmet’le vaktiyle röportaj yaptığını söyledi. “Bana onun bir kopyasını verir misiniz” dedim. Aradan yıllar geçti. İstanbul’da Ses Tiyatrosunda konserim vardı ve gelmiş beni izlemeye. Röportaj kasetini de uzattı. İşte Adalet Ağaoğulu’na giderken onu yanıma aldım. Vera bu röportajı duyunca çok heyecanlandı. Ne yapacağını bilemedi ve boynundaki rus atkısını bana verdi. Böyle bir anımız oldu.
--Nazım Hikmet, Mevlana tarikatına mensup. Dedesi Mehmet Nazım Paşanın etkisiyle Mevlana için şiir yazmış. Yazdığı zaman 11 yaşındaymış. Dedesi yazmış zannetmişler. O şiiri besteledim. Konserlerimde söylüyorum.
--Mehmet Eryılmaz yönetiminde “Şarkılarla Nazım Hikmet Belgeseli” yapıldı.  İstanbul Festivalinde gösterildi. Newyork, Yunanistan’da da gösterimi oldu. Yunanlılarla birlikte Nazım Hikmet gecesine katıldım. Bende Türk Yunan Dostluk Derneği 2. Başkanı olarak, onları davet ettim. AKM’de konser verdik. Belgeselden dolayı da ödül aldım.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder