Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

ADNAN ŞENSES



Akort Dergisi Temmuz-Ağustos /2007

ADNAN ŞENSES:
“MÜZİK ADINA TOPLUM VE İNSANLAR SÖMÜRÜLÜYOR…”

Benzin istasyonundan sonra yeni mobilya firmasıyla baba mesleği marangozluğu devam ettiren Sanat Müziğimizin duayeni Adnan Şenses, sanatçı dostlarını ileriye dönük yatırım yapmaları konusunda uyarıyor: “Sanatçılık geçici ve sadece hatıralarda kalıyor…”

Ona gerçek bir musiki aşığı tanımını yapmak yerinde olur. Çünkü subay babasının tüm engellemelerine rağmen bu aşktan hiç vazgeçmemiş ve henüz 17’sindeyken marangoz atölyesinden kaçarak Beyoğlu’nun yolunu tutmuş… Aklına koyduğunu yapan bu genç delikanlı, Türk Sanat Müziği duayeni Adnan Şenses’den başkası değil… Çok özlediği gazinolu yıllardan ticaret hayatına uzanan bir röportaj yaptık Şenses’le… Geçmişten bugüne hayatının bilinmeyenlerini anlattı…

Parıltılı gazino ve assolistli yıllar ne gibi duygular uyandırıyor sizde? Özlem mi?
Tabiî ki gazino özlemi duyuyorum. Biz o dönemi yaşadık. Şimdiki nesil yaşayamıyor. Seyirci değişti. Sanatçı ve sanat değişti. Çatal, kaşık sesi dahi çıkmazdı. Papatya gibi bir halk gelirdi. Hanımefendiler, saçını yapardı. Beyler kravat takar, sakal traşı olurlardı. Herkes birbirini tanırdı o ortamda. Biz gazinoya başladığımızda kışı, yazı çıkarırdık. Şimdi öyle değil. Maalesef haftada bir gün Cumartesi günleri oluyor. Zaten, Cumartesi günü maymun koysan dükkan dolar. Müziğin ötesinde yemeklerini yemeğe gidiyorlar. Müzik çok el değiştirdi. Eski günlere döneceğimizi zannetmiyorum. Belki biz göremeyeceğiz, bizden sonraki nesil görecek. Bütün müzik tarzları dejenere olmuş. Toplum ve insanlar sömürülüyor. Kafamı kaldırıyorum herkes şarkıcı olmuş. Mankenler dahi şarkıcı olmuş. Bu işi artık yapacak olan insanlara bıraksınlar. Kimse onların podyumuna çıkıp, ben mankenim demiyor. Herkes işini yapsın. Onların işine saygı duyduğumuz gibi onlarda bize saygı duysun. Musikimi karalamalarına müsaade etmiyorum.

Alaturka söylemek için hangi özellikler olması gerekiyor? Alaturka söylemek için nota bilmek ya da eğitim almak çok önemli değil. Bugün İbrahim Tatlıses, Ebru Gündeş nota bilmiyor ama nota bilen adamı alır kafasını duvara duvara vururlar. “Bu şarkı böyle okunur” derler. Öte yandan notayı, musikiyi, kültürü bilen adamı getir okut şarkıyı. Hangisinden zevk alacaksın? Onlar farklı faktörlerdir. Ayrıca nota öğrenmek öyle zor bir şey değil. Gelsin bana ben 4 ayda öğreteyim. Ama okumayı öğretemem. Çünkü okumak ayrı bir yetenek, duygudur. Hissettirmektir. Benim kalbimi, beynimi vurması lazım.

Kimleri başarılı buluyorsunuz? İbrahim Tatlıses, Ebru Gündeş var. Orhan Gencebay, benim için bugünün Saadettin Kaynak’ı. Bülent Ersoy, Sibel Can, Seda Sayan, Muazzez Abacı, Mahsun Kırmızıgül, Muazzez Ersoy, İzzet Yıldızhan var. Kendilerini kanıtlamış, topluma kendini sevdirmiş isimler. Seyirci dinliyor ve alkışlıyor. Her gittikleri yerleri de dolduruyorlar. Bir duayen Müzeyyen Senar vardır, Adnan Şenses vardır. Ama Bülent Ersoy’a duayen demelerini kabul etmiyorum.

Neden? Duayen ismini kendi koymamıştır. Basın koymuştur. Duayen olabilmek için meslekte 50 yıl geçirmiş olması lazım, 30 yıl değil. Sanatında 50 yılını doldurduktan sonra insan o unvanı alır.

PROZODİ, YORUM VE LEZZET…
Peki, Alaturka söylenen yarışmaları nasıl buluyorsunuz, bu tarz yarışmalardan istenilen sonuca ulaşılıyor mu? Hissi davranılıyor, mantıklı davranılmıyor. Gerçekten güzel sesler var. Ben musikide ilk önce prozodiye bakarım, yoruma bakarım, lezzete bakarım. Prozodi musikimizde çok önemli yeri olan yetenektir. Bugün Zeki Müren’in okuduğu her şarkıyı alırsın, yazarsın. Adnan Şenses’i yazarsın, Muazzez Abacı’yı yazarsın. Ben bunları düzeltmeleri için söylüyorum. Prozodiye hiç dikkat edilmiyor. 

Klasikler albümünüz çok beğenilmişti. Devamını düşünüyor musunuz ya da başka bir proje var mı? Ortalık düzelirse, inşallah. Ama düzelmeyeceğine göre. Birçok sanatçı kardeşimizin albümleri çıktı. Ama karşılarında sattıklarından fazla korsan var. Onun için ortalık düzelirse, Türk musikisinden klasikleşmiş bir albüm daha yapmayı düşünürüm.

Müzik hayatınız dışında birde ticaret hayatınız var. 30 yıldır ticaretin içindeyim. Akaryakıt sektöründeyim. Bütün sanatçı arkadaşlarımızın gelecekleri için bir yatırım yapmalarını, sanatçılığın geçici olduğunu sadece hatıralarda kalacağını ve yarın bir gün bu mesleğin biteceğini çok iyi bilmeleri lazım. Hüsran yaşamasınlar ve istikbale dönük bir takım yatırımları yapsınlar. Birde möble firmam var. Önce oraya uğruyorum, sonra buraya geliyorum. Sonrada evime gidiyorum.

Ciddi rahatsızlıklar atlattınız. Şimdi sağlığınız nasıl? Çok iyiyim. Bunu eşime borçluyum. Karım bana 3 yaşındaki çocuk gibi bakıyor. İyi ki onunla evlenmişim. İyi ki varsın Lalecim diyorum. İyi ki hayatıma girdin diyorum. Belki karım olmasıydı, bugün aranızda olmayabilirdim. O benim çocuğum gibi, anam gibi, babam gibi… O benim ömür arkadaşım… Onunla varım ve hayatımın sonuna kadar onunla kalacağım.

İyi ki diyorsunuz, keşkeleriniz var mı? Eşim benim 6. karım. Keşke 6 evliliğimden önce onu bulsaydım, o yanlış evlilikleri yapmasaydım. İkinci eşimden bir çocuğum oldu. Ama şimdiki eşimden 4–5 çocuğumun olmasını isterdim.

İLK KEZ YORUMCU HAKKIMI ALDIM
Çalışmaları nedeniyle MÜYORBİR’i kutlayan Adnan Şenses, röportajımızın sonunda son olarak şunları söyledi: “MÜYORBİR yokken sadece besteci, yapımcı hakları korunmuş ama yorumcu hakları verilmemiş. Ben bir insanın şarkısını alıyorum, yorumluyorum. Herkes para kazanırken, yorumcu para kazanmayacak. MÜYORBİR’in kurulmasıyla birlikte yorumcularda artık haklarını alabiliyor. MÜYORBİR üyesi olarak kutluyorum. Yapımcılar zaten zarar görmüyor. Hiçbir yapımcı hiçbir albümden zarar etmez. Para kazanamayan bestekâr ve yorumculardır. Hayatımda ilk kez yorumcu hakkımı aldım. Bunun mutluluğunu size anlatamam. O bakımından yorumcular ve besteciler ezilmiştir, yapımcılar niye para alıyor ben onu anlamıyorum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder