Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

FUNDA ARAR



Akort Dergisi Mart-Nisan 2007

Son yıllarda ülkemizde yıldızı parlayan en önemli kadın yorumcu FUNDA ARAR’ ın yaşamını üç kelime özetliyor:
                                   MANDOLİN
                                            ÖĞRETMENLİK
                                                               VE ŞÖHRET…
Tabi ki bu üç söz değerli ama sanatçı yaşamındaki tüm yenilikleri ve yeni heyecanları AKORT röportajında dile getirdi. İşte sorularımız ve Funda’nın cevapları…

Yıl 2000… Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” adlı şiiri şarkı olmuş ve bu şarkıyla tanımıştı Türkiye Funda Arar’ı… Daha o günlerde, geleceğin en önemli kadın vokalleri arasında yer alacağının sinyalini veriyordu. Aradan yıllar geçti ve her albümde müzik dünyasındaki yerini daha da sağlamlaştırdı… Ama özel hayatında değişen tek şey zamansızlığı oldu… Mandolinle başlayan müzik aşkı, onu bugünlere getirdi…

İlkokulda mandolin ve solfej dersleriyle başlayan müzik tutkunuzun bugünlere geleceğini tahmin eder miydiniz?
Müziğe olan ilgim ve sevgim evet küçük yaşlarda başladı ve ailemin de yönlendirmesi ile bu konudaki eğitimimi akademik olarak tamamladım. Tahmin değil belki ama meslek olarak şarkı söylemeyi ve yorumculuğu belki de o yaşlarda seçtim. TMC Müzik’le tanışmam ve albümlerimle müzik severlere ulaşmış olmam ve çizgimi korumam beni bu noktaya getirdi.

“Hayatımın dönüm noktası” dediğiniz bir an var mı?  
Müzikal kariyerimde elbette TMC müzik’le tanışmış ve ilk albümle müzik dünyasına profesyonel anlamda adımımı atmış olmam diyebilirim.

Funda Arar, müzik dünyasına adım attığından bu yana hep başarılı albümlere imza attı ve sanat dünyasındaki duruşuyla da takdir kazandı. Peki, bu noktaya gelebilmek adına Funda Arar nelere özen gösterdi?
İlk hedefim “şöhret” olmak olmadı hiçbir zaman. Çünkü günümüzde bu çok kolay ancak saygınlık kazanmak ve sadece müziğimle gündemde olmak benim kişisel tercihim.
Sansasyon ve polemiklere karışmadan sadece ve sadece üretmek, çalışmak ve kaliteli albümlere imza atmak önceliğim oldu.

ROCK SOUNDUNU SEVİYOR

Her albümde eski bir şarkı mutlaka seslendiriyorsunuz ve yorumunuz çok beğeniliyor. Son çalışmanızda da bir Bergen şarkısı olan “Benim İçin Üzülme” aynı etkiyi yarattı. Eski şarkıları nasıl seçiyorsunuz?
Albümlerimde mutlaka geçmiş dönemde hit olmuş iz bırakmış ya da değerini hala koruyan şarkılar seçiyorum evet. Çünkü yorumlamayı seviyorum. “Son Dans” albümündeki Bergen’in seslendirdiği şarkı yeni nesil tarafından belki de bilinmiyordu ve bu sayede tanınmış oldu ve çok da sevildi. Bu beni mutlu ediyor.

“Son Dans” da özellikle rock soundunu daha fazla hissettik. Bundan sonraki çalışmalarınızda bu etki devam edecek mi?
“Son Dans” albümünde yine Febyo Taşel’le çalıştık. Onun yaptığı düzenlemeler ve şarkıya yakışan enstrümanların seçimi onun tercihi. Ancak ben de rock soundunu seviyorum ve ses rengime yakıştırıyorum.
Siz kendinizi hangi müzik türüne yakın hissediyorsunuz?
Aldığım eğitim doğrultusunda Türk Sanat Müziği’ni çok seviyorum. Şarkılarımda ve bazı yorumlarımda bunun etkisi görülüyor. Ancak farklı türlerde ve şarkının gerektirdiği şekilde yorumumu gerçekleştiriyorum.

Son yıllarda yaşanan müzikal sıkıntılar sizi ne derecede etkiliyor?
Şuan da müzik sektörünün içinde olduğu sıkıntılı dönemin en önemli sebebi her zaman da dile getirdiğim ve herkesin bildiği korsan yayınlar, internetten yasal olmayan şekilde indirilen şarkılar ve paylaşım siteleri. Albümden ne sanatçı, ne de yapımcı artık para kazanıyor çünkü bu zihniyet sektörü zora sokuyor. Yapımcılar albüm yapamaz hale gelecek ya da ucuz prodüksiyonlar kaliteyi düşürecek. Çok vahim bir durum.

Şarkılarda yaşanan tekdüzelik sizce neden kaynaklanıyor, bu durumdan nasıl kurtulur müzik dünyası?
Tüketimin her alanda çok hızlı yaşandığı bir dönemdeyiz. Kolaycılık ve şarkıların gerek sözlerinde gerek melodik yapısındaki basitlik çabuk üretilmesinden kaynaklanıyor olabilir. Ancak zaman içinde o tür şarkılar hatırlanmayacak bile.

Konserlere ağırlık veren bir yorumcusunuz ve Türkiye’nin birçok yerini dolaşıyorsunuz. Gözlemleriniz neler oluyor?
Çok sık seyahat ediyoruz. Farklı şehir ve bölgelerde konserler verdik bu zamana kadar. Çok büyük bir coşkuyla ve şarkılarıma katılımla gerçekleşiyor bu konserler ve bana doğru yolda olduğumu hissettiriyor. Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Tarihi ve kültürel zenginliklerimize hayran olmamak mümkün değil. Çok da zengin bir yemek kültürümüz var. Gittiğimiz yerlerde bizi çok güzel ağırlıyorlar, çoğu zaman gezmeye fırsat bulamıyoruz ama farklı coğrafyaların havasını soluyoruz.

İŞ VE EVLİLİK KARIŞMIYOR

Eşiniz aranjör Febyo Taşel ile tanışma hikayenizi paylaşır mısınız bizimle?
Konservatuardan mezun olduktan sonra bir dönem müzik öğretmenliği yaptım ve sahne çalışmalarım Zorba adlı mekandan solistlik teklifi geldiğinde başladı. Orada sahne olan Febyo Taşel ve ekibiyle tanıştım ve birlikte çalışmaya başladık.

Hem eşiniz hem de iş ortaklığınız var. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Biz evliliğimizle yaptığımız işi birbirine karıştırmıyoruz. Bu dengeyi kurabilmek karakter özelliklerimizle de ilgili. İkimizde işini ciddiye alan ve disiplini seven müzisyenleriz. İş ortamında tamamen profesyonelce davranabiliyoruz.

KIRAÇ’LA ÇOK UYUMLUYUZ..

Kıraç’la birlikte konserlerde yakaladığınız uyumu ‘Gölgeler’ adlı müzik programıyla ekranlara taşıdınız. Biraz bu programdan söz eder misiniz, böyle bir program fikri nasıl gelişti? Daha önce “Funda Arar’la Performans” programında ekran tecrübesi edinmiştim. Kıraç’la birlikte program yapma teklifi TRT’den geldi ve değerlendirdik. Ekip oluşturuldu ve bir konsept belirlendi. Her hafta yeni bir konser havasında çok çalıştık ve program da çok beğenildi. Şimdi de Show TV ekranlarındayız.

Kıraç’la çalışmak nasıl?
Çok keyifli. Çünkü biz her şeyden önce arkadaşız. O çok iyi bir müzisyen ve yorumcu. Müzikal bakış açımızda birbiriyle uyumlu. Zaman zaman çeliştiğimiz durumlar olsa bile kolaylıkla ortak noktada buluşuyoruz.

Her hafta farklı bir konuğunuz oluyor. Şimdiye kadar kimler yer aldı programda?
Her hafta müziğimize katkıda bulunmuş, ölümsüz eserler vermiş değerli isimleri konuk aldık ya da şarkılarını yorumladık. Erkin Koray, Barış Manço, Selami Şahin, Sezen Aksu, Cem Karaca, Selda Bağcan, Edip Akbayram, Ferdi Tayfur, Yıldırım Gürses, Zeki Müren, Alpay, Tanju Okan, İzel, Çağdaş…

Nasıl hazırlanıyorsunuz programa?
Öncelikle o haftanın konuğu belirleniyor ve şarkı seçimi yapılıyor. Orkestra ile birlikte o şarkılar yeniden düzenleniyor ve prova yapıyoruz 1 gün boyunca. Yayın öncesi de son provayı gerçekleştirip yayına hazırlanıyoruz.

Sizden yıllardır beklenen Türk Sanat Müziği albümü için çalışmalarınız ne durumda?
Düşünüyoruz tabi. Bu konuda çok da istek var. Ancak şimdilik zamanı var böyle bir çalışmanın.

Bundan sonra sizi hangi projelerde göreceğiz?
“Son Dans” albümünün 3. video klibini çektik ve bir süredir yayında. Albümden şarkıları kliplendirmeye devam edeceğimizi umuyorum. Özel geceler ve konserler devam ediyor.

FUNDA’NIN EN’LERİ

En büyük korkunuz? Sevdiklerimi kaybetmek
En beğendiğiniz yazar ve kitap?  Emre Kongar “Tarihimizle Yüzleşmek”
En sinirlendiğiniz durum? İşle ilgili disiplinsizlik ve bundan kaynaklanan aksilikler
En sevdiğiniz şarkı? “İstanbul İstanbul Olalı”
En etkilendiğiniz film? Babam ve Oğlum
En büyük düşünüz? Müziğimde kalıcı olmak
En sevdiğiniz yönünüz?  Mesleğimi ciddiye almam









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder