Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

AHMET SELÇUK İLKAN


 

 

Akort Dergisi Mayıs- Haziran /2006


İnsanı insan kılan tüm duyguları düşünün...Mutluluk, ayrılık, hasretlik, kavuşma ve kara sevda... Ve tabi ki Aşk... Hiçbir dünya savaşının öldüremediği aşk, bir kez daha bir masumu şair yapmış.

“Kahır Mektubu”, “Anılar”, “Bir Gülü Sevdim”, “Hatıram Olsun”, “Islak Mendil”, “Aşk Kitabı”, “Tövbekar” gibi yüzlercesi....

                               

                          VE UNUTULMAZ ŞARKILARIN ŞAİRİ AHMET SELÇUK İLKAN

1000’in üzerinde şiiri bestelenen Ahmet Selçuk İlkan: “Her insan şiirimden bir yudum almıştır. Nereye gidersem gideyim, şarkılarımın birkaç tanesi çalınıyor. Çok mutlu oluyorum. Demek ki suya değil, yüreğe yazmışım ben bu şarkıları...”

O her şeyden önce bir şair...Şiirde sevda değil, bir kara sevda kendi tabiriyle...Öfkesini, hasretini ya da  küskünlüğünü döktüğü dizeleri, duygularını ifade ettiği en önemli araç hayatında... “Şiir yazmasaydım büyük bir isyankar olurdum” demesi de bunun bir kanıtı...

Sevgiliye yazılmış yüzlerce şiiri; aşkı, özlemi, ayrılığı kimi zaman da imkansızlığı anlatıyor...Duyguların çabuk tüketildiği, aşk kavramının tartışıldığı günümüzde, Ahmet Selçuk İlkan, bazı değerlerin hala yok olmadığını hatırlatıyor... Samimi ve içten...Ama ona göre aşk değil tüketilen, aşıklar...: “Yaşımıza ve çağımıza göre bizim için eskiyen aşk, yeni doğan çocuklar için taptaze...Aşk bütün muhteşemliği ile zirvesinde duruyor. Ama ona ulaşamayan zavallı aşıklar olduk biz. Bunu da yalnız kaldığımızda hissedebiliyoruz. Aşkı; hiçbir devir, hiçbir savaş ya da hiçbir yenilik öldüremedi. Her şey değişti ama değişmeyen tek şey, aşk...”

“Anılar”, “Bir Gülü Sevdim”, “Hatıram Olsun”, “Kahır Mektubu” gibi daha birçok şarkı....Hepsinin bir yaşanmışlığı var. Bazen İlkan’ın kendi hayatı; bazen de çok yakınındaki biri, kaynak onun için...Ama geriye dönüp baktığında hayatının resimli romanı gözünün önünden geçiyor. Şiirle, şarkılarla geçirilmiş bir ömür ve asla bitmeyen bir yazma tutkusu...

1975 yılında Hayat dergisinin açtığı yarışmada aldığı birincilik ödülü ile başlayan  şiir yolculuğu, ilk gün heyecanı gibi devam ediyor:  “Açlığımı bitiremiyorum. En sevdiğim şiirim henüz yazmadığımdır. Bir insan yeşilim dediğinde  çiçek açıyor, mevye veriyor. Ama ben oldum deyince çürümeye başlıyor. Onun için ben yeni bir filiz gibi hissediyorum kendimi... Ve bir şiir daha geliyor kendiliğinden...”

Okurlarıyla tüm duvarlarını yıkan bir şair Ahmet Selçuk İlkan... Şiirlerini Anadolu’ya götürüyor, üniversite gençliğine şiir dinletileri sunuyor...Ve dinleyenleriyle her buluştuğunda “iyi ki bu topraklarda doğup, bu şiirleri yazdım”diyor. Entelektüellerin bu nedenle de onu saymadığı görüşünde ve biraz da sitemli: “ Ben isterdim ki bu kadar çok kitap satan, şiir yazan güzellikleri sergileyen bir insana entelektüellerde sahip çıksınlar. Onlar için sanat ne, halk ne? Hem halkın şairi hem de halkın edebiyatçısı istiyorlar ama halktan bu kadar uzaklar...Ben isterim ki benim buluştuğum insanların arasına onlar da katılsınlar. Ama kitaplarının bu kadar satılmasını isteyen insanların kitap okutanlara karşı bir alerjileri var. Bunun doktoru var mı diye araştırıyorum...”


Şarkı sözü yazarı olmak zor mu?
Söz yazarı ile şarkı sözü yazarı benim için çok farklı...Söz yazarı akla geleni yazmak ama şarkı sözü yazarı olmak çok farklı...Şarkı sanatsal bir eylemdir. Şarkı sözü yazmak için, içinde bulunduğun toplumun kültürel zenginliğini taşıman lazım. Halk edebiyatının derinliğine inemeyen, edebiyatı iyi tanımayan iyi şarkı sözü asla yazamaz.

Yapılan  şarkıları bu pencereden bakıldığında  nasıl buluyorsunuz? 

Gelişi güzel yazılmış şarkıların yanında yüreğimizi koparan şarkılarda var. Lale Devri insanlarıyız biz diyor Sezen Aksu. Ayakta alkışlıyorum. Suya yazılmış, sabun köpüğü olan şarkılar o kadar fazla ki...Kalıcı olmak değil, alıcı olmak… Şöhret, ekonomik şartlar. Kalıcı olmanın bedeli ağır. Sabırlı olmanız lazım. Ama her şeyden önce kalite olmalı. Ölümsüzlüğü de yakalamalı. Sanat zamana meydan okumaktır. Meydan okumakta yetmiyor, ölümsüzlüğü yakalamaktır. Eğer bunları göze alabiliyorsanız, gerçekten müthiş bir sabra ve alt yapıya ihtiyacınız var. Üç dört tane şarkıyla parmakla gösterilen, büyük şarkı sözü yazarı zannedilen kalabalıklar içindeyiz. İçinden notayı aldığınız zaman yazılan söz tek başına kaldığında sizi duygulandırıyor, etkiliyorsa ben o kişiyi ayakta alkışlıyorum. Melodiyi aldıktan sonra sadece tekerlemeler kalıyorsa, hiçbir zaman var olamıyorlar. Sadece gündemde kalıyorlar. Dilden dile kalan eser sahiplerinin ise bilinmemesi çok üzücü...

Önemli değerlerimiz hep yitirildikten sonra hatırlanıyor. Neden?
Kimimiz şöhret oldu, kimimiz vazgeçilmez, ulaşılmaz oldu. Her birimiz bir şey oldu. Ama biz olmadık. Bunu yaşıyoruz. Kurumsallaşamadık. Hep kaybettikten sonra  anlıyoruz değerlerimizi. Kaybetmekten de yorulduk. İspatlamaktan da yorulduk… Yorulmadan yaşamak istiyoruz ama bunu nasıl yapacağız ben de bilmiyorum. Ama ben yorulduğumda inadına bir şiir daha yazıyorum...

Şiire önem veriliyor mu?
Ülkemizin şairleri kendisi yalnız kalsa da şiirleri ve şarkıları yalnız kalmıyor. Bu ülke kadar şarkı ve şiirleri kucaklayan bir ülke görmedim. Dünyanın bütün önemli şehirlerini, ülkelerini gördüm. Oralarda şiir daha akademik boyutlarda tartışılır. Burada toplumun şaire verdiği değer, insanı onare ediyor.

Sizde iz bırakan yazarlar kimler?
Çok okuyunca çok etki altında kalıyorsunuz. Yüreğiniz daha da genişliyor. Gerçekten bir iki tanesinin ismini vermek çok zor. Ama ülkemizin bende iz bırakmış çok değerli şairleri  var. Ahmet Arif, Ümit Yaşar Oğuzcan, C. Sıtkı Tarancı, Can Yücel, Özdemir Asaf, Atilla İlhan ilk anda sayabileceğim isimlerdir. Diğer şairlere de sonsuz saygım var tabiî ki… Her şairin bende ezberlenmiş, bir iz bırakmış şiirleri var. Bunları sayarken bir Orhan Veli’yi asla atlamıyorum. Cemal Süreyya’yı da çok yakından takip eden bir şairim. Alman Dili Edebiyat fakültesi mezunuyum. Aldığım eğitim nedeniyle de dünya edebiyatını da yakından takip diyorum. Hepsi benim için ayrı bir değer şüphesiz…

 Şiir, hep hayatınızın içinde...Şiir kitaplarınızı yıllar sonra yayınlamanızın nedeni ne?
Son 20 yılda hiçbir yayın evi şiir kitabı basmadı. 2000 yılına kadar ben böyle bir ürkeklik içersindeydim. Şiir okuru yok deniyordu.  Şiir kasetlerimin  çok satmasına rağmen, şiir kitaplarına yönelemiyordum. 2000 yılında cesaretle yola koyuldum. Bir şiir kitabı 15 baskı yaptı 1 yılda. Okuru yakalayabilmek çok zor değildi demek ki…Samimi ve içten olarak okurun yüreğine hitap edebilmek gerekiyordu. Ben bunu başardım. Bunda arkadaşlarımı da yanıma alarak onları da yüreklendirmeye çalıştım. Başarılı oldular. Türkiye’de aşk varsa, insan varsa ve hala yürekli seven insanlar varsa şiir kitaplarının çok satılacağına eminim. Tıpkı şiir kasetlerinin olduğu gibi…

 Son kitabınız “Erkekler Hep Yalnız Ağlar” ile gelin kaynanalara, televolelere göndermeler yapıyorsunuz mısralarınızla... Sizi buna yönelten sebep nedir?  
6.kitabım. Yalnızlıklarımın, sevdalarımın birikimi. Her şeyden önce bir şairin gerçeklere sırtını dönmeyeceğinin kanıtı… Sanat adamının toplumsal duyarlılığı olmalı, bazen gözünün önünde cereyan eden hadiseleri de şiirleştirmeli diye düşünüyorum. Ben bunu yapıyorum, gördüklerime gözümü kapatamıyorum. Her insan doğduğu topraklara borçlu doğar, bu herkes için geçerli. Herkes borcunu bir şekilde ödemeli. Şiirlerimde hayatın bütün pencerelerinden bakarak duygularımı mısralara taşıyorum. Herkes kendi düşeni mutlaka alıyordur. Benim şiirlerim çoğu zaman yastık gibidir. Zaman zaman  başınızın altına koyabilirsiniz, zaman zaman yüreğinize yastık yapabilirsiniz.

 

“BİR GÜLÜ SEVDİM”İN ÖYKÜSÜ

Ahmet Selçuk İlkan, üniversiteyi bitirdiği dönemde çok sevdiği sözlüsünü yurtdışında bırakarak İstanbul’a gelir. Burada başka bir aşka kaptırır kendini. Aylar sonra onunda başka biriyle beraberliği olduğunu öğrenir. O sıralar Coşkun Sabah’ın verdiği melodi üzerine çalışan Ahmet Selçuk İlkan, birlikte oldukları son gece ona söylemek istediklerini notalara döker. Ertesi sabah, havaalanına gitmek için arabaya binerler ve kaseti teybe takar. Konuşacak çok şey vardır ama şarkı anlatmaya yeter duyguları: “ Bu son buluşmamız, bu son görüşmemiz. Kim bilir belki bir daha karşılaşmayız, belki de bir daha görüşemeyiz, ayrılmalıyız. Bir gülü sevdim, bir seni sevdim. Bir mevsimlik senle aşkımız. Gel etme desen, kal gitme desen hiç faydası yok, ayrılmalıyız.” Şarkı bittikten sonra vedalaşıp ayrılırlar, bir daha görüşmemek üzere...

İLKAN’IN ŞİİRLERİNİ SESLENDİREN SANATÇILAR

Adnan Şenses, Alişan, Arif Susam, Ayşe Mine, Bülent Ersoy, Burhan Çaçan, Cansever, Cengiz Kurtoğlu, Coşkun Sabah, Ebru Gündeş, Ebru Yaşar, Emel Sayın, Emrah, Ercan Turgut, Erkin Koray, Fatih Kısaparmak, Ferdi Tayfur, Göksel, Gönül Akkor, Gülden Karaböcek, Hülya Avşar, Hüner Coşkuner, İbrahim Tatlıses, İntizar, Kader, Kibariye, Muazzez Abacı, Mahsun Kırmızıgül, Muazzez Ersoy, Müslüm Gürses, Neşe Karaböcek, Nilüfer, Onur Akın, Selahattin Cesur, Selami Şahin, Sibel Can, Sinan Özen, Ümit Besen, Vahdet Vural, Zeki Müren

ÖNEMLİ ŞARKILARI
“Kahır Mektubu”, “Islak Mendil”, “Hiçbir Kadın Beni Böyle Yakmadı”, “Aşk Kitabı”, “Anılar”, “Sabahçı Kahvesi”, “Sevdalıyım”, “Bir Gülü Sevdim”, “Unuttum Diyemem”, “Gel Barışalım”, “Ben Aşkı Ölümsüz Bilenlerdenim”, “Liselim”, “Eskici”, “Kurşuna Gerek Yok”, “Bana Sor Yalnızlığı”, “Selam Olsun”, “Nikah Memuru”, “Çaykarası”, “Gözler Kalbin Aynasıdır” ...

ARADIĞI TEK ŞEY VEFA

Şarkılarıyla birçok şarkıcının önünü açan ve tanınmasını sağlayan İlkan’ın aradığı tek şey vefa...Gittikçe yitirdiğimiz vefa duygusu, onun için sevgiden de öte: “Salt sevgiyle sadece birkaç mevsim yaşayabiliyoruz. Oysa vefa ile dolu olan bir sevginin uzun ömürlü olacağını düşünüyorum. Hiç kimseyi kınamadan, incindiğim dostlarıma yine şarkılar veriyorum. Ama kucaklayarak vermek isterdim. Ne yazık ki bir tarafımız buruk...Bu ülkenin çok değerli bestekarları, şairleri, yazarları, eser sahipleri var. Kimse fark etmeden yaşadılar. Diyorum ki bende ‘Kader bu deme hiç gider ağrıma, aşkın hançerini vurdun bağrıma. Ben öldükten sonra sen benim mezarıma gelmesen de olur, gelsen de olur....’ İnanılmaz gayretlerle ekranlara taşıdım şiirleri ama yine sıcak bir el göremedim omzumda. Kitaplarımla şairlerin bu yolda daha çok hareketlenmesini sağladım. Şiiri şarkılarla sahnelere taşıyorsunuz, yepyeni isimler geliyor. İlk kez kendileri yapıyor izlenimini veriyor. Bunlar beni yaralıyor açıkçası. ”
Aynı zamanda sıkı bir arşivi olan Ahmet Selçuk İlkan’ın yıllarca biriktirdiği Long playları, taş plakları, gramofonları bulunuyor. Ve bu arşivden birçok sanatçı dostu istifade ediyor. Üstelik İlkan,  bunun için hiçbir bedel talep etmiyor: “ Sanatçılar gelip, yıllar öncesinin şarkılarını seçiyorlar. Göksel, ‘Günün Birinde’; Ebru Gündeş ‘Tövbekar’; Nilgül yıllar önce Erkin Koray’ın okuduğu ‘Sarhoş Gibiyim’ i ofisime gelip dinledi ve sonra seslendirdi. Yeni şarkı dinlemek için gelenler de arşive bakıyorlar. Müzik dünyasına böyle bir katkım olsun istiyorum. Eski şairlere sahip çıkmanın tadını yaşıyorum. Onları davet ediyorum. Bunun hiçbir bedeli yok, herhangi bir karşılık beklemiyorum...”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder