Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

AHMET ÖZHAN


Akort Dergisi Mart- Nisan /2006

SUFİ AHMET BEY’LE TASAVVUF GEZİNTİSİ…
Mevlana ve felsefesi başta Amerika olmak üzere tüm dünyaya yayılırken, Tasavvuf müziği de ülke kültürümüzün tanımında büyük önem kazanıyor… Tasavvuf müziğinin en önemli kilometre taşlarından biri olan Ahmet Özhan, Tasavvuf kültürünü ve musikisini anlatan sözleriyle bizlere kaynak oldu…
Mevlana’nın kendi dünyasını hissedişi, sevdalanış biçimi, sevgi ve hoşgörü üzerine dayanan görüşleri sadece bizim ülke insanımızı değil, dünyanın farklı yerlerinde bulunan insanlar için aynı etkiyi yaratabiliyor… Yüzyıllar boyu yeryüzündeki tüm insanları etkileyen Mevlana’nın  barış, kardeşlik, insan sevgisine dair düşünceleri evrensel geçerliliğini halen koruyor. Şiiri ve müziği ile dünya görüşünü sanatla bütünleştiren Mevlana’dan etkilenenler dünyada da azımsanacak gibi değil…
İstanbul Tarihi Türk Müzik Topluluğu’nun kurucusu ve Genel Sanat Yönetmeni Ahmet Özhan, Mevlana’nın düşüncelerini felsefe olarak değil; bir gerçek bir olgu olarak açıklıyor: “Felsefe bir iddiadır. Bir başkası tarafından çürütülünceye kadar vardır. Tasavvuf biçimlenmesi ya da Hz. Mevlana  gibi zatların  düşünceleri bir olgudur, bir gerçektir. Başkaları tarafından yadsınacak, üstüne yeni bir şey konacak bir şey değildir. Felsefede değişkenlik vardır. Ancak tasavvuf, felsefe değildir. O varlığı her an, zatıyla beraber cihanda hükmünü sürdüren bir yaşayış, bir görüş, bir bilinç, bir varış ve bir sevda biçimidir...”
Mevlana kelimesini ilk olarak babasından duyan Özhan, daha 5 yaşındayken tasavvuf müziği dinlemeye ve farkında olmadan da söylemeye başlamış: “Bu benim ailemden gördüğüm bir görgüdür. Babamın sohbetlerini dinlerdim. Sonra onun kütüphanesi bana kaldı. Ailemde başlayan eğitim sürecinde tasavvuf edebiyatı ve musikisi benliğimde oluştu. Kendi içsel dünyamda yapmayı arzu ettiğim yolculuk, hepsiyle örtüşünce Ahmet Özhan’ın netice itibariyle böyle bir yaşam ve düşünce biçimi oluştu kendiliğinden…”             
Yaşamıyla bütünleştirdiği tasavvuf  kültürü aslında dini bir anlayışın açılımı… Neyim, Neredeyim, Niçin Buradayım ve Nereye Gidiyorum sorularının cevaplarını vermek, bu cevaplardan tatmin olmak ve hayatı da bu doğrultuda yaşamak…“Objeleri tanımlamakta olabildiğince isabetli davranış biçimi içersinde olup, sonra tanımladığı objelerle olan iletişimini bu yolculuğun icap ettirdiği biçimde biçimlendirmek ve sonra tanımladığı objelerle olan iletişimini bu yolculuğun icap ettirdiği biçimde biçimlendirmek ve o hayatı o şekilde yaşamak, o şekilde anlamını ortaya çıkarmak. Bunları da kesinlikle mahlûkatla özellikle insanla paylaşmak…”
Tasavvuf müziğinin ülkemizde gündem oluşturmasını sağlayan Ahmet Özhan, 1400 yıllık geçmişi olan bu müziğin Türkiye’deki durumunu şöyle değerlendiriyor: “ İslam tasavvufunun farkına varılmasıyla oluşan bir müzik olması düşünülür. O zaman nereden baksanız 1400 yıllık bir geçmişi vardır. Ancak, bizim coğrafyamızda sosyolojik devirler dolayısıyla bu müzik uzun süre dinlenmeye çekilmiş. Bu müziğin istirahatını bozanlardan biri de benim. 1984 yılında başlayan bir süreç bu. Şan müzikholünde ‘Güldeste’ konserleriyle ilk defa sahneye taşımıştım. Ondan önce nerede olmuştur çok bilemiyorum. O yıllarda  ‘Güldeste’ konserleriyle başlayan tasavvuf müziği süreci, bir müzik sektörü oluşturdu. Sadece Tasavvuf müziği üreten kurumlar ortaya çıkmaya başladı. Sektörleşti derken, bir yaşam gailesi ile yapılan bir iş haline geldi. Buna da bir şey diyemeyiz. İnsanların yaşamaları için kazanmaları gerekiyor. Bundan bende istifade etmedim dersem, yalan olur ama benim çıkış şeklim mesleki bir endişe taşımıyordu. Sadece romantik, manevi ve hizmet anlamıyla gerçekleşen bir çıkıştı. İnsanlar, merak saldıkça paylaşımı üst boyutlara taşıdıkça daha güncelleştiren repertuar beklentileriyle sektörü zenginleştiren bir süreç yaşadım. Albümlerimle ve duruşumla… Bir şey çok fazlalaşmaya başladı mı kalitesinden belirli tavizler verilmesi kaçınılmazdır…”
“MEVLEVİ MÜZİĞİ MUSİKİNİN KAŞIKÇI ELMASIDIR…” 
13.yy’ın ortalarından itibaren tarikat olarak işlerlik kazanan Mevlevilikte başlangıcından günümüze kadar müzik iç içe… Ney, Kudüm , Sankur gibi klasik müzik aletleriyle dervişler ‘sema’da bu müzikle dans ediyor… Günümüzde yapılan Mevlevi semalarında da Mevlana’nın ilahi aşk için söylediği şiirleri ve gazelleri okunuyor…
Özhan, Mevlevi müziğini musikinin kaşıkçı elması olarak görüyor: “ Mevlevi müziği, tasavvuf müziğinin en sanatsal olanı  ve musiki dünyasının kaçıkçı elmasıdır. Ayin-i Şeriflerin hepsi musiki harikasıdır. Bir koregrafi için bestelenmiş muhteşem müziklerdir. En üst zirvedir, sonra zırva gelir. Mevlevi müziği de sufi müziktir. Mevlevi müziğini çatı olarak alırız. Tasavvuf müziği diye bir tarz yoktur aslında. Zikir koregrafilerine eşlik eden musikiler vardır. Mevlevi tarikatının koregrafisi olan sema ayini şerifinde eşlik eden ayin formatında bestelenmiş olan müzikleridir… Sufi müziği, bir kültürün bir estetiğin melodik yandaşıdır. Sadece kendi başına bir müzik türü değildir. Ama bugün Mevlevi semaı hariç diğer zikir çeşitleri yapılmadığı için hatta yasak olduğu için onların musikilerini adapte etme imkanı olmadığından bunları bir müzik türü olarak sahnelerde dillendiriyoruz…”
Bu tarz müziklere yönelenlerin yaşamıyla, tasavvufa yönelik  var olan bu düşüncelerin birleştirilmesi  ana unsur: “Bilinmeyen şeye yönelinmez. Şimdi biliniyor. Umarım, bir kısır döngü içersindeki maddi hayatın dışına biraz çıkmak ihtiyacıyla daha sofistike düşünce yapılarıyla, hayatlarını daha dingin daha yaşanır hale sokmak için yöneliyor olsunlar… Böylece insan dokusuna daha insani vasıflar eklenmiş olur…Aksi taktirde bu duyarlılığın dışındaki insan kalıbı giderek robotlaşıyor. Bütün dünyada çok şık olmaktan uzaklaşan bir üslup var. Dünyayı nefes nefese takip eden benim ülkemde bu ciddi olarak hissediliyor...”
15 yıl önce kurulan İstanbul Tarihi Müzik Topluluğu, gerek yurt içinde gerek yurt dışında verdiği konserleriyle Türk kültürüne büyük bir hizmet veriyor. Türk Tasavvuf Müziği, Klasik Müziği  ve Mehter Müziği'ni, kendine özgü üslub ve icra özellikleriyle tanıtarak, kaynak inceleme ve araştırmaları yapmak amacıyla kurulan Topluluk, çalışmalarını Konya Mevlana İhtifalleri'nin yanı sıra, İstanbul Festivali gibi etkinliklerde verdiği klasik ve tasavvuf müziği konserleriyle de sürdürüyor. “ Benim bir konserimi izleyen dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’in Bakanlık bünyesinde böyle bir şey yapalım demesiyle böyle fikir oluştu. Arkadaşlarımla paylaştım, gayret ettik ve kurduk. 15 yıldır Türk kültürüne müzikal yapıda estetiği de göz önünde bulundurarak hizmet etmeye çalışıyoruz. Ülkemizin yanı sıra, yurt dışındaki ilgi her zaman kaliteli ve güzel oluyor. Eğer hedef kitlemiz gurbetçi turnesi değilse…”
“MEVLANA KAİNATIN ÖZDEŞ ÜRÜNÜDÜR”
Ahmet Özhan  26 yıldır Konya İhtifallerine katılıyor. Onunla özdeşleşen bu durumdan gurur duyuyor: “ 26 yıldır böyle bir zevkim var. Olağanüstü bir mutluluk benim için. Hz. Mevlana’nın duruşuyla özdeş bir hal hayatımın belki de en büyük onurudur benim için. Yaşadığım müddetçe o hizmetin dışında kalmayı hiç arzu etmem doğrusu...”
Son projesi modern bir yapı olarak nitelendirdiği “Mevlana’nın Dilinden”… Bu çalışmayla Mevlana’nın sözleri Türk müziği makamlarıyla hareket ediyor, bazısı tek bir piyanoyla bazısı sadece tek kanunla ya da polifonik alt yapıyla yorumlanıyor.
“Yeni bir soluk, bir duruş… İhsan Özer ile ortaya çıkmış olan bir çalışma. Hiçbir düşüncenin özellikle Hz. Mevlana gibi kreatif bir yapının marjinal kişiler ve çevreler tarafından hapsedilemeyeceğine ya da Mevlana’nın ne Konya’ya ne Türkiye’ye ne de dünyaya sığamayacağını bilmesi gerekir. O kâinatın özdeş ürünüdür. O kâinatı paylaşmıştır. Onun düşünce ve iletişim kurduğu yapılar çok kozmik evren yapılardır. Onun için Hz. Mevlana’nın her şekilde temsil edilme hakkı vardır. Hz. Mevlana söylemleri modern kesim tarafından da izlenilip, dinlenilip ve tercih edilme hakkına sahiptir. Bu çalışma hayatımın pırlantalarından biri oldu. Umarım insanlar yeteri kadar istifade eder...” Ahmet Özhan’ın yeni projeleri arasında Esmanül Hüsna ile gençler için Türk Sanat Müziği albüm ve konser çalışmaları yer alıyor.
  

MEVLANA’DAN SÖZLER

  • Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol
  • Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
             İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
              Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
              Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…

  • Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
    Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

MEVLANA KİMDİR?
Büyük Türk düşünürü ve şairi Mevlana 1207 tarihinde Belh şehrinde doğmuş, 1273'te Konya'da ölmüştür. Asıl adı Mehmet, lakabı Celaleddin'dir. İslam tasavvufunun en büyük temsilcilerindendir. 13.asırda Selçuklular idaresindeki Anadolu’da medya gelen siyasi çalkalanmalarda sanatı ve düşünceyi birleştirerek büyük rol oynamış ve Anadolu’da yeni bir düzenin kurulmasını sağlamıştır. Eserleri; Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektubat, Fihi Ma Fih, Mecalisi Seba’dır. Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna yüzyıllara ışık tutan düşünceleriyle evrenselliğini günümüzde hala koruyor.


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder