Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

HURŞİD YENİGÜN




Akort Dergisi Kasım -Aralık/ 2005

YENİGÜN AİLESİYLE GEÇMİŞE YOLCULUK

Hurşid Yenigün, müzisyen olmasının yanı sıra aynı zamanda çok iyi bir baba... Kızları Nil ve Dicle’ye küçük yaşlardan itibaren müzik sevgisi aşılayan Yenigün, konservatuar eğitimi almalarında da onların en büyük destekçisi olmuş... Sevgi ile müziğin hayat gücü olduğu Yenigün’lerin yuvasına konuk olduk...
Hurşid Yenigün, “Eski Dostlar”ın dağılmasının ardından “Profesyoneller” adını verdiği yeni grubuyla müzik yaşamına devam ediyor... Yenigün’e bu kez Çiğdem Tunç, İskender Doğan ve Semiha Yankı eşlik ediyor... Ama Hurşid Yenigün’ün hayatında müzikten de önce gelen bir şey var, o da  ailesi... Yıllardır “Hurşid Yenigün ve Arkadaşları” olarak görmeye alıştığımız müzisyen Hurşid Yenigün, bu kez ailesiyle çıkıyor karşımıza... Tüm misafirperverlikleriyle evlerinin kapısını AKORT’a açan Yenigün ailesi, içtenlikle müzikle yoğrulmuş hayatlarını anlatıyor...
Yenigün ailesinde müziğin çok ayrı bir yeri var özellikle de 60’lı yılların parçaların.  “Nostalji bizim aile için çok önemlidir” diyen kızları Nil ile Dicle Türkçe sözlü hafif müziklerini dinleyerek büyüdüklerini dile getiriyorlar: “ Biz küçükken şehir turlarımız olurdu ve yol boyunca 60-70’li yıllardaki müziklerin orijinal hallerini dinlerdik. Şimdilerin bilmediği Dorio Marino’ları biz orijinal dinlerdik, bu müziklerin içinde büyüdük bu yaşımıza kadar.”  Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuarında Dicle,bale; Nil ise Keman eğitimi görmüş. Konservatuara yönelmelerinde de babalarının büyük desteklerini görmüşler, Hurşid Yenigün bu süreci şöyle anlatıyor: “ Kızlarımın okula başladığı dönem devlet okulları hiçbir şey vermiyordu. Özel okullar, bütçemizi aşıyordu. Benim destek olabileceğim tek konu Müzikti. Onlarda yatkındı zaten konservatuar okumaya ve konservatuara girmeye karar verdiler.”  Hiperaktif bir çocuk olan Dicle müzikten çok bale yapmak istediğine karar vermiş ve bale eğitimi almış ama omurgasında çıkan ciddi bir rahatsızlık nedeniyle baleyi bırakmak zorunda kalmış. Dicle, müzikle başlayan okul yaşamını şu sözlerle anlatıyor:  “ Çok güzel bir okul dönemiydi. Çağla Şıkel, Selin Toktay ile aynı okuldaydık. AKM’de Fındıkkıran Balesinde iki yıl profesyonel olarak dans ettim. Ama doktorum bu mesleği yapamayacağımı ve çelik korse takmam gerekli olduğunu söyledi ve baleden uzaklaştım. Okuldaki hocalarım ritim ve kulağı sağlam dediler, bende piyano çalmaya yöneldim. Ancak okulun son döneminde rahatsızlığım arttı ve piyanonun kapağını kapadım.” Televizyona karşı ilgisini fark eden Dicle, TÜRVAK’ta iki yıl Televizyon üzerine eğitim görmüş ve çeşitli kanallarda deneyim kazanmış. Power Türk müzik kanalında Vj-siz programının editörü olarak çalışıyor. Her ne kadar enstrümanını çok sık çalmasa da  aslında hep müziğin içinde. En büyük hayalinin de  bir nostalji programı yapmak olduğunu söylüyor: “Elimde projeleri var, nostalji müzikle ilgili. Umarım bir gün yapacağım. Nostalji programı yapıp yönetsem, babam sunsa, kardeşim keman çalsa annem de bizimle gurur duysa...”

ÜÇ SAATLİK REPERTUARLARI VAR
Nil ise, dedesinden kalan kemandan etkilenerek konservatuarda Keman bölümüne yönelmiş. Önce İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Sanat Müziği bölümünde temel bilgileri edinmiş, daha sonra da Mimar Sinan’a geçmiş. Ancak okuldaki baskı, kemandan nefret ettirme derecesine getirmiş onu: “ Klasik müzik eğitiminden vazgeçip, piyasada çalışacağız korkusuyla yıllarca bize saçma sapan baskılar yaptılar. İki sene ara verdim. Tiyatro ile ilgilenmeye başladım. “Bu dönemde babasıyla birlikte Jazz standartlarını çalmaya başlayarak, Hurşit Yenigün’ün desteğiyle de tekrar müziğe yönelmiş: “ Ben keman, babam gitar çalıp söylüyor. Kendimize ait bir repertuarımız var. Çok nefret ettiğim bir dönemden babamın sayesinde buralara kadar geldim. Riltz Carlton ve Çırağan otelin lobisinde profesyonel olarak keman çalıyorum.” Müziğin yanı sıra bir derginin reklam işlerini yürüten Nil, piyano dersleri de veriyor özel bir okulda. Babasıyla çok güzel bir uyumu olduğunu ve birbirlerinin nefes almasından ne demek istediklerini anladıklarını söylüyor: “Baba kız bir şeyler yapmak istiyoruz. Bizim uyumumuzun sahneden seyirciye yansıyacağını düşünüyorum. Çok istediğimiz bir şey birlikte bir şeyler yapmak.” Hurşit Yenigün de üç saatlik bir repertuarlarının olduğunu söylüyor: “ Gitar ve keman ile çalacağımız üç saatlik bir repertuar var. Arkamızda bir de bizimle uyum sağlam bir orkestra olursa, muhteşem olur.”
Baba- kız ilişkileri çok sağlam. Hurşid Yenigün’ü önce arkadaşları sonra babaları olarak görüyorlar: “ Geniş bir kafa yapısı var. Her türlü sorunumuzu Babamızla konuşabiliyoruz. Aramızda 25 yaş olmasına rağmen, çok modern. Yani tam kaymak gibi...”(Gülüyorlar)
Hurşit Yenigün’ün 30 yıllık eşi Kıymet hanım için de onların sevgileri her şeyden  önce geliyor:  “ Hayatımızı kızlarımıza verdik. Ne para, ne pul sadece sevgi...Sevgi yetiyor sadece...Benim tüm hayatım onlar...” diyor.

ESKİ DOSTLARDAN PROFESYONELLERE
Hurşid Yenigün, yıllardır sürdürdüğü kişisel çalışmaları yanı sıra bir dönemin en popüler isimlerini bir araya getirdiği “Eski Dostlar” grubuyla bir ilke imza atmış oldu. Çok sevilen grubun oluşturulmasının da bir hikayesi var: “2000 yılında plakçılık sektörü düşmeye başladı. Bunun üzerine aklıma Eski Dostlar projesi geldi. Bu sırada EMI’a müzik direktörü olarak girdim ve o dönem yaptığım ilk iş de Eski Dostlar projesi oldu. Bütün arkadaşlarımla konuştum. Hatta bunun da hikayesi var. Eşimle evliliğimizin 25.yılında bir organizasyon yaptım. Bütün arkadaşlarımı, Atilla Atasoy’un çalıştığı bir yere davet ettim. Eşime de çok büyük sürpriz olmuştu. Çünkü tiyatroya gideceğimizi biliyordu. O zaman İclal Aydın, BRT kanalında program yapıyordu. Kameraları alıp geldi yanımıza. O gün Eski Dostların tohumu atıldı. Daha sonra olabilecek arkadaşlara bunu proje olarak götürdüm, öncelikle EMI’a bunu kabul ettirdim. 2000 yılında “Eski Dostlar” olarak çıktık. Çok güzel oldu, çok da sevildi. Bizden sonra yapanlar oldu ama benim arkadaşlarım bugünkü sesleriyle yeniden okudular. Bizden sonra yapılanlar orijinallerini okudular.”  Daha sonra da “Eski Dostlar”ı sahneye taşımışlar: “Sahnede ilk başta 12 kişiydik ama 12 kişi olamadı, 10 kişiye düştük. Atilla Atasoy, Melike Demirağ çeşitli nedenlerle ilk on iki arasında yer almasına rağmen bizimle birlikte olamadılar. 10 kişi olarak Televizyon programlarına katılmaya başladık. Farklı bir şey olduğu için, bir talep oluştu birden bire. Bir yıl Ataköy Marina’da, bir yıl Bakırköy’de çalıştık. İki yıl Ankara Belediyesinin organizasyonu ile her gün çalıştık. Her gün değişik yerlerde konserler verdik.”  Eski Dostlar ile iki albüm yapan Hurşit Yenigün, Türkiye’de krizin oluşmaya başlaması ve grubun  kalabalık olması nedeniyle olumsuzluklar yaşamaya başlamış: “ 10 kişilik kalabalık bir ekip olmamız çok masraflı olmaya başladı bizim için. Gidiş dönüşlerimiz problem olmaya başladı. Ve geçen sene itibariyle artık “ Eski Dostlar”ın yürümediğine karar verdik ve ayrıldık.”  Eski Dostların ardından “Profesyoneller” adını verdiği yeni grubu ile müzik çalışmalarına devam ediyor Yenigün. Çiğdem Tunç, Semiha Yankı ve İskender Doğan ile özel geceler ve  kutlamalarda sahne alıyor.

HURŞİT YENİGÜN KİMDİR?
1951 Ankara doğumlu olan Hurşid Yenigün, müzisyen bir aileden geliyor. Babası Türk Sanat Müziği korolarının kurulmasına emeği geçmiş olan bestekar Hayri Yenigündür. İlkokul döneminde mandolin ile müziğe başlayan Hurşid Yenigün, daha sonra gitarın popüler olmasıyla birlikte gitar çalmaya başladı. Orta okul yıllarında grup kurarak müziğini profesyonel bir hale getirdi ve gece klüpleri, çayhane gibi yerlerde çalıştı. “Şanar ve Onlar” adlı orkestrada çaldı. Ankara Devlet Konservatuarında bir sene şan eğitimi gören ve daha sonra şancı olmadığını anlayarak bırakan Yenigün, “Dün Bugün Yarın” orkestrası ile İzmir, Ankara ve İstanbul’da o dönemin en iyi gece klüplerinde çalışmaya başladı. 75’li yıllarda Türk Pop müzik tarihinde önemli bir yere sahip olan  Şat yapım prodüksiyon firmasında aranjörlük ve müzisyen organizasyonları yaptı. O dönemde birkaç sanatçı dışında hemen hemen hepsiyle çalıştı. Sezen Aksu, Esmeray, Yeliz, Yeşim,  İlhan İrem, Nilüfer, Melike Demirağ, Nil Burak bu isimlerden bazıları. Firma kapandıktan sonra Sezen Aksu ile birlikte “Kaybolan Yıllar” ile Türkiye’de ilk defa yapılan double albüm “Serçe”yi yaptı. Daha sonra çalışmalarına tek başına devam eden Yenigün, kendi projesi Pop Alaturka’yı hayata geçirdi. O yıllara kadar radyoda ciddi bir şekilde söylenen fasıllar, alkışlı ve eğlenceli söylenmeye başladı. Daha sonra da eğlenceli albümlere yöneldi. 1981 yılında kendi plak şirketini kurarak Gırgıriye serisine başladı. O yıllarda ünlenen Kibariye’den etkilenerek Gırgıriye ismini bulan Yenigün, İlker İnanoğlu’nun çektiği “Gırgıriye” ve serisinin özel olarak jenerik müziklerini hazırladı.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder