Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Ocak 2011 Pazar

ERCAN IRMAK


Akort Dergisi Mayıs-Haziran /2009
Ülkemiz müziğinde ney denilince ilk akla gelen isimdir Ercan Irmak..Günümüz dünyasında her şeyin maddeye yönelik olduğunun bilincinde yaşayan sanatçı elinden düşürmediği enstrümanını bakın nasıl tanımlıyor: “Ney’de Allahı görüyorum…”
-Tarihi çok eski çağlara dayanan, özel ses rengi ve tınısıyla insanları asırlar boyunca etkisi altına almış bir sazdır ney… Hem çalgı olarak, hem de Mevlana’nın üzerine yüklediği anlam itibariyle hemen hemen her dönemde Tasavvuf ve Klasik Türk Müziğinin başlıca üflemeli çalgılarından biri olmuştur. Çıkardığı tınıyla insanlara huzur veren bu saz, son yıllarda ise diğer müzik türlerinde de icra ediliyor.
 -30 yıldır müzik piyasası içinde ney üfleyen ve ney’in tanınması için çalışmalar ortaya koyan ney sanatçısı Ercan Irmakla, enstrümanı ney’i ve müzik yaşamını konuştuk...
Ney nasıl bir saz?  Hangi enstrümana bakarsanız bakın, arada bir aracı var. Ama ney öyle değil. Topraktan çıkıyor. İçinize almış olduğunuz nefesi üflüyorsunuz, o da size cevap veriyor. Ondan güzel cevap almak da sizin meziyetinize kalmış oluyor. Sert ve parlak kamıştan oluşan, sık boğumlu, üst ve alt tarafında deliği olan, başparesi bulunan bir tür kamış..
Aynı zamanda değişken bir alet… Sizin her bölge için ayrı bir ney’iniz varmış. Evet. Değişken bir enstrüman. İçinde bulunduğu ortama göre değişkenlik gösterebiliyor. 440 frekansında ney’lerim var, 442, 445, 39 frekasında ney’lerim var. Başka şehirlere gittiğinizde akortta farklılık oluyor. Antalya’da farklı, Adana’da farklı, Bakü’de daha farklı oluyor. Öyle bir yere gidersiniz ki sazdan ses çıkmaz. Hep daha iyi tını çıkaran ney’e sahibi olmak istiyorsunuz. 300–500 civarında ney’im var. Kazandığım paraları enstrümanıma yatırdım. Hala da alıyorum, alacağım da..
Enstrümanistler ile sazları arasında güçlü bir bağ vardır. Enstrümanları bir parçaları olur zamanla. Evet. O ben, ben o oldum. Hiçbir sevgi onun üzerine çıkmadı. Benim hayatım için başlangıç ve bitiş noktası..Ben ney ile hayata başladım ve onunla da hayata devam ediyorum onunla da bitireceğim. Ölünceye kadar da üfleyeceğim. Yüreğinizde varsa o aşk devam edecektir, yeter ki o aşkı maddeleştirmeyelim.. Günümüz dünyasında her şey maddeye yönelik. Sevgiler, dostluklar,  ilişkiler, müzik… Ney hayatımda var olan en güzel duygu ve sevgi. Bunda allahı görüyorum. Allahın bana verebileceği en güzel ödüldür. Çünkü benim hiç hocam olmadı. Elime aldığımda üflemeye başladım. Ulvi tarafı var, hiçbir enstrümana benzemiyor. İnsanla bütündür.
Ney üflemeye nasıl başladınız? 1980’li yıllara dayanıyor. Aka Gündüz Kutbay ve Vedat Yıldırım Bora’nın önerisiyle gerçekleşti. Öncesinde ben kaval çalıyordum. Aka abi bana ney üfletti. “Bana bu stilini bozma, bu üflemeni değiştirme” demişti. O zamanlar bunu anlayamamıştım. Sonrasında bana bir ney hediye etti ve ben bu neyle yola çıktım.


“KİŞİLİĞİNİZ ZAMANLA SAZINIZA YANSIYOR”
Nasıl bir stil bu? Neyzenlerin geleneksel bir üfleme tarzı var. Rahmetli Aka abi de benim üfleme şeklimi değişik buldu.  Bunu şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Çünkü benim karakteristik özelliğim sazıma yansıdı, ben onu gördüm. Ercan’ı görebiliyorum. O dönemden bu zamana kadar ürettiklerimde; kendi düşüncelerim, kendi arayışlarım, kendi fikirlerim var. Ercan Irmak’ı bu sayede tanıdım. Farkında olmadan kişiliğiniz sazınıza yansıdığında o siz oluyorsunuz.
Sonrasında popüler müzik piyasasına girdiniz ve eşlik etmediğiniz sanatçı hemen hemen yok gibi.. Evet. Sezen Aksu, Orhan Gencebay, Ajda Pekkan, Zeki Müren gibi daha birçok sanatçıya eşlik ettim.
Piyasadan çekilip, kendi çalışmalarınıza yönelmeniz nasıl gerçekleşti?  Kendi içimde olan sesleri dışarı yansıtmak istedim. Çünkü bu zaman süresince hep sanatçılara eşlik ediyordum. Her şeyin madde ve tüketime dönüştüğünü gördüm. Evimi, çocukluk yıllarında müzik sevgisiyle terk etmiş biriyim. Beni alıp buraya getiren müzikti. Ben müzikle yaşıyorum. Kıramayacağım sanatçı dostlarım oluyor, dönem dönem çaldım. Ama onun dışında paraya yönelik çalışmalarda bulunmadım. Devletten aldığım maaşımla, yapacağım çalışmaları kendi adıma ve müzik adına ortaya koymak istiyorum. İddiam yok. Bunun kararını verdiğimde hiç çelişkiye düşmedim. Bu şekilde çok mutluyum. Sanatçı dostum kompozitör İlyas Miryazev ile birlikte bu yola çıktık. Bir araya geldiğimizde geleneksel olanı değiştirmek amacıyla değil, daha farklı bir boyuttan bakarak bu çalışmalara başladık. “Ney Konçertosu”nu hazırladık. Ney’e her zaman enstrüman olarak baktım. İlla ki tasavvufta, klasik Türk müziğinde çalınır diye düşünmedim. “Ney Konçertosu”nu, Prof. Saim Akçıl yönetimdeki Tefken Filarmoni Orkestrası ile birlikte o dönemden bu yana çalıyoruz. İstanbul, Ankara, İzmit, İzmir, Bursa’da yurtdışında; Japonya, Bakü, Almaata, Bişkek, Taşkent, Selanik ve Brüksel’in aralarında bulunduğu 16–17 ülkede konserler verdik. Tekfen’de 2000 yılından beri birlikteyiz. 24 ülkeden müzisyen bir arada sahneye çıkıyoruz. Ermeniyle, Azebaycanlı; Yunanlıyla, Türk aynı odayı, sahneyi paylaşıyor. Müzik birleştirici oluyor. Gittiğimiz her yerde Türk Müziği çok beğeniliyor. Gururlanıyorum.  Bu bana mutlulukların en güzelini yaşatıyor. Büyük ilgiyle karşılanıyor.
“AŞK OLMADAN MEŞK OLMAZ…”
Son yıllarda ney üflemeye karşı bir ilgi olduğundan söz edebiliriz. Tabi ki, çok sevindirici. Şimdiki gençlere tavsiye edeceğim şey, öncelikle kendi öz müziklerini öncelikle öğrenmeleri.. Hem geleneksellik hem bilinçlilik adına. Yaşadığı topraklardaki sesin özelliğinin farkına varabilmeliler. Bizde Türk Sanat Müziği deniyor. Oysaki Türk Klasik Müziğidir. O zaman Halk Müziği sanat müziği değil midir? Gençlerin her şeyden önce bu kültürü öğrenmeleri için okumaları ve bilerek yola çıkmaları gerekiyor. Hocalardan feyz alarak yola çıkmalarını isterim. Ülkemizdeki müzik zenginliğini anlatmaya kelime haznem yetmez. Her bölge apayrı bir kültür, müzik atmosferine sahip. Enstrümanı seviyorlarsa başlasınlar. Aşk olmadan, meşk olmaz. Sevgi varsa, en güzel şekliyle başarılır.

Ercan Irmak, sohbetimizin sonunda İlyas Mirzayev ile birlikte yeni bir albüm projesi üzerinde çalıştıklarını söyledi.  “Ses ve Nefes” ve “Aşk İmkansız” adlı iki albümü bulunan Irmak; Anadolu’dan, saray müziğinden, Aşık Veysel’den, Yunus Emre’den, Shophen’den, Bach’tan esinlediği eserleri bir araya getirecek. Tekfen’in yurt içi ve yurt dışındaki konserlerine devam eden sanatçı, aynı zamanda Kültür Bakanlığı Devlet Modern Folk Müziği Topluluğunda ney sanatçısı olarak görev yapıyor.

TARİHTE NEY
Ney, tarihin çok eski çağlarından beri Türk musikisinde kullanılan kamıştan yapılan bir sazdır. Özellikle dini ve klasik musikimizin icrasında önemli bir yeri vardır. İslamiyet’ten önceki devirlerde ney kullanıldığı Sümer kazılarından anlaşılmaktadır. British Museum ile Pennsylvania Üniversite heyetlerinin yaptıkları kazılar sırasında M.Ö 2800 yıllarına ait bir Sümer mezarında bir NAY (Sümer Flütü) bulunmuştur. Halen Amerika Filadelfia Üniversitesi müzesinde bulunmaktadır. 13. asıra kadar Türk Musikisi konusunda bilgiler yok denecek kadar azdır. Zamanımıza ulaşan en eski eserler; Safiyüddin, Abdülkadir Meragi ve Sultan Veled’e aittir. Mevlevilik bu asırda başlayıp, gelişmiştir. 13.asırdan bu yana ney’e mistik ve klasik musikideki yerini Mevlana Celaleddin-i Rumi vermiştir. Mevlevi tarikatının kurulduğu bu zamandan beri ney’in Türkler arasında dini ve klasik musikinin en önde gelen sazlarından biri olarak kullanıldığı görülmektedir. Ney üfleyenlere neyzen veya nayi denilir. Geçmiş devirlerde ilk defa tesbit edilen neyzen; Hz. Mevlana’nın yanından ayırmadığı 13.asırda yaşamış olan Hamza Dede’dir. 13. asırdan sonra musikimizin gelişmesiyle birlikte usta neyzenlerin olduğunu görmekteyiz. Nayi Osman Dede, Yusuf Dede bu devirlerde yetişmiş en ünlü neyzenlerdendir.   Her kamıştan ney yapılmaz. Bunun için gerekli kamışın parlak, sağlam, dengeli, gelişmiş ve özellikle sık boğumlu olması şarttır. Ülkemizde ney için kamışlar; Ege, Mudanya, dolaylarında ve özellikle Hatay-Antakya bölgelerinde görülür.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder