Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

ERKİN KORAY




Akort Dergisi Kasım-Aralık 2006

MÜZİK HAYATIMIZA
                               İKİ KİTAP,
                                                 İKİ ARMAĞAN…

Geçtiğimiz aylarda yayınlanan iki kitap, müzik dünyamızı yakından ilgilendiriyor. Konuları ve kurgularıyla dikkat çekici özelliklere sahip bu kitaplardan ilki; Rock müziğin yaşayan efsanesi Erkin Koray’ın yazdığı “Mezarlık Gülleri”, diğeri ise yazar Mert Özmen’in kaleme aldığı “Sezen Aksu Şarkılarıyla Büyüyen Kız Çocuğu”… Erkin Koray ve Mert Özmen ile bir araya geldik, kitaplarını inceledik…

“Mezarlık Gülleri”

“Mezarlık Gülleri” adlı kitabıyla, yılların birikimini genç nesille paylaşan Erkin Baba, eleştiriyor, belge sunuyor ve yorum yapıyor.
Türk Rock müziğin öncülerinden Erkin Koray, şarkısıyla aynı adı taşıyan “Mezarlık Gülleri” isimli kitabında hayatında iz bırakanları, kızgınlıklarını, ülkemizin sosyal ve siyasal sorunlarını kendine has üslubuyla kaleme aldı. “Bir Dokümanter’le Karışık Hikâye Kitabı” alt başlığıyla yayınlanan kitap, adından da anlaşılacağı üzere biyografik bir çalışma değil. Kitapta, Erkin Koray’ın gözlemleri, yorumları ve eleştirileri ağırlık kazanıyor. “Sadece biyografik bir kitap yazarak, okuyucuyu sıkmak istemedim. Tamamen biyografik kitap yazmaya kalkarsam, zaten kitabın yetişmeyeceği kadar renkli ve maceralı hayatım var. Dolayısıyla bir yandan bu kadar fazla dokümanter olmasını istemedim, bir yandan da okuyucuya bir rahatlık olsun diye hikâye kitabı gibi aktarıp rahat okunsun istedim. Hikâye kitabımı, yoksa dokümanter kitabımı olduğu kitabı okuduktan sonra tam anlamıyla ortaya çıkmıyor. Benim de arzu ettiğim buydu. O nedenle kitabı o şekilde bir konsept üzerine oturttum. Kitabın içinde sorulacak çok soru var ama o soruların cevabını da ya verdim ya vermedim. Okuyanın hayaline bıraktım.” Başlangıç tarihi oldukça eski olan kitabın; toparlanıp, yazılması uzun bir zaman dilimini kapsıyor: “Belli bir birikim olmadan kitaba başlamayı uygun görmedim. Başlangıç tarihi 1998. Ancak bu kadar zamana sığdırabildim. Kitap yazmak benim işim değil, ben oturduğumda ancak şarkı sözü yazarım diye düşünüyorum. Yaşadıklarımı, birikimlerimi benden sonraki nesillere aktarmam gerektiğini düşündüğüm için uzun sürmüş olabilir. Bildiğim tek şey, kitabın başlama tarihi değil de bitiş tarihiydi. Çünkü kitabın içinde büyük bir kehanetim var. Eğer bu kitap 2006 yılında bitmezse 2007 yılında Türkiye’yi bir kıyamet bekliyor. Dolayısıyla bu kıyametten nasıl çıkacağımız malum değildir, bu kitabın mutlaka 2006 yılında çıkması gerekir diye bir düşüncem olmuştur ve bu yıl buna bir nokta koydum.” 
Genel olarak çalışmalarını gençler için yaptığını ifade eden Erkin Koray’ın en büyük beklentisi, kitabın genç kuşakla buluşması. Ama bu beklentinin kazanç yönüyle karıştırılmamasının altını çiziyor: “Yıllarca edinmiş olduğum birikimle, özellikle gençlerin çok iyi okuması ve anlaması gerektiği bir kitap olduğunu düşünüyorum. Bu konuda yetkisi olduğunu düşündüğüm bir arkadaşım, bu kitabın üniversitelerde sosyoloji dersinde bir kitap böyle yazılır diye gösterilmesi ve içindeki konuların sosyolojik olarak incelenmesi gerekir dedi. Kitapta çok değişik konulara girdim. Ülkenin sosyal, siyasal ve hatta müzisyenlerin sorunlarına değindim. Çok yönlü bir kitap oldu. Bu konuda diyeceğim sadece kitabın büyük kitlelere ulaşması. Kesinlikle kazanç yönünden algılanmasın, ben aklıma bile getirmiyorum bu yönü.”
“Derin konulara değinirken, derin düşünmek gerekir…”
Kitabı yazarken; zaman zaman eleştiren, zaman zaman belgeler gösteren Koray, kitabın eleştiri ağırlıklı olmasının tamamen tesadüf olduğunu söylüyor: “Yazmam gereken o kadar çok şey varmış ki… Notlara baktığımda ilk önce şu konuları işleyim diye binlerce not olduğunu gördüm. Ben binlerce not arasından hangilerini seçeceğimi belirleyemedim. Dolayısıyla o sırada hangisi önüme çıktıysa, o konuyu yazdım. Daha yazmamış olduğum binlerce şey var. Bu kitapta olumsuz eleştiri, ağırlıklı olmuş gibi gözükebilir ama tesadüf o paragraflar çıkmıştır önüme. Yine de olumsuz gözüken şeyler varsa, 24. sayfa da olumsuzsa, 124. sayfa da bunun cevabını vermişimdir. Kitabı anlamak için baştan sona ilk önce bir okumak, sonra baştan sona kadar tekrar okumak gerekiyor.”
Yazarken çoğu konuda da zorlanmış, hatta dozunu fazla bulup çıkarttığı konular olmuş:  “Zorlandığım noktalar oldu. Çünkü, derin konulara değiniyorum ben bu kitapta. O derin konuları yazarken de derin derin düşünmek gerekir. Yazdıklarım tamamen belgelere dayalı olduğu için herhangi bir kimsenin yazdıklarımdan dolayı yargılanmasına ihtimal yoktur. Dolayısıyla herhangi bir sıkıntım olmadı ama yorumlarımın, eleştirilerimin birilerini kırmayacak şekilde yansıtmam açısından zorlanmam olmuştur. Orada düşünüp, sanıyorum en güzel cümleleri de bulmuşumdur. Yazarken dozunu fazla bulduğum yazıları çıkarttım. Söylediğinizden geri dönmek kolay olur, ama yazılının zor olur. Ben bir kitap daha çıkarıp, bundan önceki kitapta bunları böyle demek istememiştim diyemeyeceğime göre üstünde çok düşündüm. Bu kitabın her cümlesi ölçülmüş, biçilmiştir.” 

Yazmayı çok seven usta sanatçı, “Mezarlık Gülleri” ne sığdıramadığı daha birçok konuyu yeni kitaplarında ele alıp, değerlendirecek…

“Sezen Aksu Şarkılarıyla Büyüyen Kız Çocuğu”

Mert Özmen “Masumiyet Üçlemesi” serisinin ikinci kitabında; bu kez Sezen Aksu şarkılarıyla 80’li yılların politik sürecini anlatıyor…
İlk kitabı “Karşımda Buruk Acı” da, yazdığı hikâyenin arka planına 70’li yıllara damgasını vuran şarkıları yerleştiren Mert Özmen; “Sezen Aksu Şarkılarıyla Büyüyen Kız Çocuğu”nda bu kez Sezen Aksu eşliğinde 80’li yıllara değiniyor. “Masumiyet Üçlemesi”nin ikincisi olan kitap; dönemin karanlık siyasi olayları içinde Sezen Aksu şarkılarıyla hayatla bağını güçlü tutmaya çalışan Yeşim’in öyküsünü anlatıyor. Kitapta, Sezen Aksu’nun öne çıkmasının en önemli nedeni, Özmen’e göre o dönemde etkili olan tek ismin Aksu olması: “ 1980 yılında müzik sektörü neredeyse durma noktasına geldi. 45’lik dönemi sona erdi ve çeşitlilik ortadan kalktı. Çok sağlam besteciler ve şarkıcılar ayakta durabildi. Bir tek Sezen Aksu kaldı demek bile mümkün. O dönemde Nilüfer, Nükhet Duru bir şeyler yaptı ama Aksu kadar etkili olamadı. Pop dinlemek istiyorsanız, bir tek şansınız vardı, o da Sezen Aksu…”
‘Masumiyet Üçlemesi’ serisine, şarkılarla kurulan samimi bağı anlatmak için yola çıkan Özmen, “Kitaplarımdaki karakterler, daha çok 16- 17 yaşındaki insanlar. Belki de müzikle en sıkı bağ o yaşlarda kuruluyor. Ben insanın kendisine ve ötekisine yalan söylemediği tek alanın şarkılarla kurduğu bağ olduğunu düşünüyorum. Bir şarkıyı seviyorsunuz, seviyorsunuzdur. Ne kendinize ne de başkasına yalan söylüyorsunuzdur. Şarkılar dışında ise, yanılma ve yanıltma payı olabilir. ‘Masumiyet Üçlemesi’yle insanların kendilerini safça ifade edebilmelerini anlatmak istedim. İnsanlar 25-30’lu yaşlarda efkârlandıkları anlar dışında müzikle ve aslında masumiyetle, gerçeklikle bağlarını keserler” diyor. 
Aksu’nun Gücü, İnandırıcılığı
Romanın kahramanı Yeşim, o yıllardaki toplumun girdiği karanlık sürecin dışında tutamaz kendini… Hayatının amacını ararken, Aksu’yla özdeşleşir ve birçok insan gibi Sezen Aksu şarkılarında kendini bulur: “ Nasıl dinleyicinin şarkıcıyla kurduğu bağ çok samimidir, gerçektir; kendi müziğini yazan insan içinde böyle bir gerçeklik vardır. Kendi sözünü ve müziğini yapan insanların söyleyecek içsel sözleri olduğunu düşünüyorum. Sezen Aksu’nun en büyük başarısı söylediği melodiye ve anlama bizi inandırmasıdır. Şarkısında ‘ciğerimden tutuşmuşum ben’ dediğinde, gerçekten ciğerimizin yandığını hissederiz. Sezen Aksu hayranlığını, diğer şarkıcılara olan hayranlıktan ayıran en önemli özelliğin bu olduğunu düşünüyorum ve bunu da hak ediyor. Çaresizlik, canınızı yakar. En azından canınızın yanmasını avutabilmek için kendinizi o durumu anlatan bir şeye tutunursunuz. O tutunduğunuz şey, Sezen Aksu şarkısı olduğunda sadece avutmakla kalmaz, durumunuzu sorgulamanıza da yol açabilir. Bu önemli. İnsan yaşadığı durumu ne kadar sorgulayabiliyorsa, o kadar ileriye gidebilir.”  
Daha önce, TRT’de “Yarım Elma”, “Çakıltaşı” gibi müzik programlarında yönetmenlik yapan Özmen, fonda şarkıların yer aldığı hikâyelerini yazmaya devam edecek...

KİTAPTAN BAZI NOTLAR:
  • Kitabı aynı zamanda bir Sezen Aksu diskografisi olarak düşünmek mümkün. Roman, Aksu’nun ilk plağından 90’lı yıllara kadar olan süreci kapsıyor.
  • Kitabın bazı bölümlerinde Sezen Aksu’nun duyarlılığını anlatan gerçek öyküler var.
  • Mert Özmen, kitabı çok kısa bir sürede ve yazmaktan çok okuyormuş gibi bir duygu içersinde yazmış.
  • ‘Masumiyet Üçlemesinin’ son halkası, 90’lı yıllardan 2000’lere kadar olan süreci anlatacak. Küreselleşmenin ipuçlarını verdiği ve çok politik olmayan bir süreçte, fonda yine şarkılar olacak. Kitabın bütününe damga vuracak olan şarkı ise, Tarkan ‘Unutmamalı’




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder