Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2011 Cumartesi

DOĞAN CANKU

Akort Dergisi Eylül-Ekim 2006

RAHMETLİ ARİF MARDİN’İ BİR DE
                                           DOĞAN CANKU’DAN DİNLEYELİM…
12 Grammy ödül sahibi dünya çapındaki müzik yapımcısı Arif Mardin, başarılarla geçen yaşamını noktaladı. Bee Gees, Bette Midler, Diane Ross, Aretha Franklin, Barbara Streisand, Phil Collins, Jewel, Norah Jones gibi birçok ünlü sanatçıyla çalışan Mardin, dünyaca ünlü bir prodüktördü. Peki; Türkiye’ye ne kazandırmış, Türk müzisyenlerine neden ilgi göstermemişti? Bu soru hep tartışılırken, Doğan Canku’nun Mardin’le ilgili anısı unutulur gibi değildi…

Yakalandığı pankreas kanseri nedeniyle 74 yaşında yaşamını yitiren dünyaca ünlü müzik yapımcısı Arif Mardin’in ardından birçok yazı yazıldı ama hiçbiri gazeteci-yazar Hıncal Uluç’un Arif Mardin’i konu alan yazısı gibi sitem dolu değildi. Uluç, 01.07.2006 tarihli Sabah gazetesindeki köşesinde Modern Folk Üçlüsünün menajerliğini yaptığı yıllarda Arif Mardin ile yaşadıkları bir anıyı anlatıyordu okurlarına… Her şey, MFÖ’nün yeni çıktığı dönemde Uluç’un çok sevdiği Betül Mardin’in onları dinleyip, beğenmesi ve yakında Amerika’dan dönecek olan Arif Mardin’e dinletmek istemesiyle başlıyordu. Daha sonra boğaz kenarındaki güzel bir mekanda Arif Mardin, Betül Mardin ve Hıncal Uluç Modern Folk Üçlüsünü dinlemek üzere bir araya geliyordu. Bundan sonrasını Uluç, şu satırlarla ifade ediyor: “ Arif Bey'de nezaketen ilgilenirmiş gibi bir hal de yok. Çocukların yüzlerini geçin, sahneye bakmıyor… Vücut dilinden belli sıkıntılar içinde. Çocuklar üç şarkı söyleyip içeri kaçtılar. Hemen kulise koştum. ‘Ayıptır, koskoca Arif Mardin gelmiş sizin için’ diyecek oldum. ‘Adam bütün tavırları içinde bizi yok sayıyor, dinlemiyor bile’ dedi Doğan… ‘Sana öyle gelmiştir, hadi’ diyecek oldum, elini attı, gitarının tellerini kopardı ve ‘Artık çalmamız imkânsız’ dedi. Masaya döndüm. Arif Bey ‘Ne oldu’ diye sormadı bile. Az sonra da kalkıp gitti. Beğenmek zorunda değilsin. İki çift laf et. ‘Şununuz eksik… Şunları yapın, şunlara çalışın’ de mesela… Hayır… Yok saydı onları… Bir daha ne gördüm, ne de adını andım. Allah rahmet eylesin. Bilmem… Belki de "Toprağı bol olsun" dememi isterdi. Kusura bakma Betül Abla… Ben hep içimdekini yazdım. Nezaket satırları bekleme benden.”

Doğan Canku Anlatıyor:
Yıllar öncesinde yaşanan bu olayı, bir de Doğan Canku’ya sorduk. Hıncal Uluç’la aynı duygularda olan müzisyen, o anda neler hissettiğini bakın nasıl paylaşıyor bizimle: “O yıllarda, bugünkü starları çatlatacak kadar şöhretliydik. Konservatuarda öğrenciyken, bir gün Türk müziğinin muhteşem melodilerini de tıpkı İspanyol’ların flamencosu gibi dünyaya tanıtabileceğimin hayalini kurardım. O günler gelmişti. Önce kendi ülkemde, sonra da diğer ülkelerde… Hıncal, o gece orada Arif Mardin’in de bulunacağını, bunun bizim için olağanüstü bir şans olduğunu söylediğinde çok heyecanlanmıştım. O güne kadar hakkında birçok methiyeler duyduğum bu önemli zatı gözümde oldukça büyütmüştüm. Heyecanla sahnede yerimizi aldık. Yaptığım aranjmanlardan ve vokallerin iyi icra edildiğinden o kadar emindim ki Amerika seyahatinin hayalini kurmaya başlamıştım bile. Bu işten maddi kazancımız da yoktu ve neredeyse sırf Arif Mardin için çalıyorduk. Henüz ilk şarkımızı bitirdiğimizde salon alkıştan inliyordu; ama herkesin yan gözle tepkilerini izlediği bu önemli kişi sahnede icra edilenlerle hiç ilgili değildi. O güne kadar hiç kimsenin yapmadığı, yapmaya cesaret edemediği - Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin gibi büyüklerimiz hariç - bir şeyi yapıyorduk; fakat Arif bey hiç oralı olmuyordu. Üçüncü şarkımızı bitirdiğimizde kendimi kulise zor attım. Salonda büyük bir alkış ve tekrar isteği vardı. “Çıkmıyorum arkadaşlar” dedim. “Ben bu kişi için müzik yapmak istemiyorum”. Arkadaşlarım “Çıkalım” diyorlardı. Alkışlar da ısrarlıydı; ama bir kere büyü bozulmuştu. Hıncal her şeye rağmen bana moral vermek ve sahneye çıkmamız için çırpınıyordu. Sahneye çıkmamak için bir şeyleri imkansız kılmam gerekiyordu. O anda parmaklarımı geçirdim tellere ve bir çekişte kopardım hepsini. Tabi ki bu davranışım, arkadaşlarımın ısrarlarına karşı bir tepkiydi. O günden sonra Arif Mardin adını her işittiğimde parmaklarımda acı hissettim. Hıncal’ın dediği gibi ülkesine ne gibi yararı dokunduğunu hala merak ederim. Allah yine de bilemediğimiz iyi taraflarından dolayı ruhunu şad etsin.”

ARİF MARDİN’İN BİYOGRAFİSİ
15 Mart 1932 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Berklee Koleji'nde müzik eğitimi gördü. Kariyerine 1963 yılında Atlantic Records şirketinde Nasuhi Ertegün ile çalışarak başlayan Arif Mardin, aynı şirkete 1969 yılında da başkan yardımcısı oldu. Ahmet Ertegün ve yapımcı Jerry Wexler ile birçok projede birlikte çalışan Arif Mardin, 2001 yılında Atlantic Records'tan ayrıldı ve kendi markası olan Manhattan/EMI Records için çalışmalara başladı. Mardin, şarkıcı Norah Jones'u bu dönemde büyük üne kavuşturdu. 40 yılı aşkın sürelik kariyeri boyunca 40 altın ve platin albüm ödülü kazanan Mardin, 15 kez aday gösterildiği Grammy ödülünü 12 kez kazandı. Mardin, Bee Gees, Bette Midler, Diane Ross, Aretha Franklin, Barbra Streisand, Phil Collins, Jewel, Chaka Khan ve son olarak Norah Jones gibi çok sayıda ünlü sanatçıyla çalıştı, prodüksiyon ve müzik aranjmanlarını yaptı. Müzik alanında pek çok kez onurlandırılan Arif Mardin, müzik endüstrisine önemli katkılarından dolayı şubat 2001'de NARAS (National Recording Academy of Arts and Sciences) Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü de değer görüldü. 25 Haziran 2006'da ABD'de kansere yenik düştü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder