Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Ocak 2011 Pazartesi

ATTİLA ATASOY





Akort Dergisi Mart-Nisan /2008

35 YILIN ÖZETİ;
Umutlar, Hayal Kırıklıkları, Başarılar ve Hüsranlar….

Müzik yaşamında 35 yılı geride bırakan Attila Atasoy, en son 2002 yılında yaptığı solo albümün ardından “Andro” adını verdiği yeni çalışmasıyla piyasaya döndü. İzmirli grup “Düş Gezginleri”yle ortak bir yapıma imza atan Atasoy, pop-rock tadındaki çalışmasını, “hepimizin yenilenmeye, yeni soluklar almaya ihtiyacı vardır. Albümüm bendeki bu ihtiyacı karşılıyor.” diye nitelendiriyor. Hayatını sanatla birlikte seyahat, spor ve sevda üzerine kuran Atilla Atasoy, “hudâyi nâbit biri” (bahçede, kenarda, köşede kendi kendine biten, kimsenin yardımı olmadan büyüyen bitki) olduğunu da söylemeden edemiyor.
İzmirli rock grup “Düş Gezginleri”yle yaptığı albümle suskunluğunu bozan Attila Atasoy, “Andro” adını verdiği çalışmasında adından anlaşılacağı gibi erkeğe dair duyguları yüz üstüne çıkarıyor, zaman zamanda ironi yapıyor. Kendini yenilediği çalışmasını şöyle özetliyor Atasoy: “Andro ,eski Yunancadan gelir ve tıp dilinde ‘erkek’ demektir. Bu albümde erkeğe dair duygular anlatılıyor, zaman zaman da ‘Şimdi Andropoz Zamanı’ adlı şarkımda olduğu gibi ironi yapılıyor. Nostaljik bir pop-rock betimlemesi diyebileceğimiz çalışmada ‘andropoz’ için rap-rock’n roll sentezi, remix’de hip hop öğeleri bulunuyor.” Albümle birlikte hediye olarak verilen ikinci cd’de de Atasoy’un ve Türk Müziğinin eski ünlü şarkılarına Selim Çaldıran’ın  yaptığı düzenlemeler ve yorumlar yer alıyor. Aynı cd’de Theofanous ve Buzuki Erol gibi usta isimler de dikkat çeken imzalar arasında yer alıyor. Attila Atasoy’la müzik yaşamını konuştuk.  
Müzik yaşamınızda 35. yılınızı doldurdunuz. Neler söylemek istersiniz? Bir dolu emek, düşe kalka öğrenilen hayat, dayatılan her şeyin ve kendimin üstesinden gelme adına verilen müthiş mücadele, düzene ayak uyduramama, dürüst bir mücadelenin zorlukları, sanat ve eczacılık adına bulunulan fedakarlıklar…Umutlar, hayal kırıklıkları, başarılar, hüsranlar..Ve ürettiğim eserler..Bu uğurda harcadığım helal-i hoş seneler..
Şarkılarda, icrada, müziğe olan bakışta nelerin değiştiğini söyleyebilirsiniz? Değişen sosyo-ekonomik sistemle beraber, teknolojideki gelişmelerle derinlerden vazgeçildi, sığlık moda oldu. Tıpkı kapitalizmin, sözüm ona liberal ekonominin dayattığı hızlı tüketim gibi. İletişim çağı ritmi ve hızı ön plana çıkardı. Eski romantizm, duygu, arkadaşlık, komşuluk, sevgi, saygı, melodi ağırlığı ‘demode’ edildi. Ancak yine çok iyi müzisyenler, şarkıcılar, oyuncular yetişti ve bunlar sığ işler yapmak zorunda bırakıldılar. Neyse ki Sertab (Erener) gibi, Candan (Erçetin) gibi ve daha sayabileceğim birçok kişilik bu toplum tarafından hayret ki ayakta tutulabildikleri için sevinçli ve de umutluyum. Tabii ki değişim ve dönüşüm kaçınılmazdır. Yeni renkler ve söylemler gerekmektedir. Ancak kültür ve sanatta, gelişemeyen bir toplumun tercihleri de geri kalacaktır. Dünya da popüler kültürün tıkanmışlığını yaşamaktadır ama en çok geri bırakılmış bizim toplumumuzda bu yansıma görülmektedir. Bunda medya başta olmak üzere herkesin suçu vardır.
Severek dinlediğiniz genç isimler var mı? Evet var ve çok. Örnek vermek gerekirse; Ceza, Şebnem Ferah.
Müzikle uğraşan gençlere öneriniz, tavsiyeniz ne olabilir? Bu iş aşk işi. Yetenek, bilgi, eğitim, deneyim işi. Piyasadaki dengesizliklere, nankörlüklere dayanma işi. Dayanabiliyorlarsa buyursunlar.
Gördüğünüz eksiklikler neler? Yürekli ve çağdaş prodüktörler. Yetersiz yapımcılar, şöhret için her şeyini feda edenler ve de toplumunu eğitemeyen iktidarlar tarafından el birliği ile batırıldı bu sektör.
Bu alanda yapılan girişimler,  atılan adımlar sizce tatmin edici mi? Bütün o girişimlerin ilk adımlarında hep ben vardım… Bugün gelinen noktada ‘buna şükür’ diyebiliyorum. Keşke bölünmeden çoğalabilseydik.
“KİMİ EV -ARABA DEĞİŞTİRİR, BENSE COĞRAFYA…”
Hayatınızı sanat, seyahat, spor ve sevda üzerine kurduğunuzu söylüyorsunuz. Biraz anlatır mısınız? Bir dolu emek ve yaşamışlıktan sonra ancak kendimizi inşa edebiliyoruz. Umutla ve sağlıklı bir şekilde devam edebilmemiz, içimizdeki formülleri keşfetmemize bağlı. Ben epeydir hırslarını törpülemiş, hayatta daha çok huzuru seçmiş biri olarak o bahsettiğim dört unsurdan güç aldım. Saygı çatısı altında buluşan sanat, spor, seyahat, sevda; beni hayata bağlayan en önemli köprülerim olmuştur. Herkesin formülü farklı tabii ki…
Dünyayı dolaştığınızı biliyoruz. Nerelere seyahatte bulundunuz, sizi en çok hangi  ülkenin müzikleri etkiledi? Yetmiş-seksen ülke olmuştur. Bazılarına birkaç kere gidiliyor, farklı bölgelere. Farklı coğrafyalarda farklı soluklar almak, zaman zaman içine düştüğüm çıkmazların en etkili ilacı olmuştur. Keza, farklı kültürlerde bilgilenmek, hayata kısır döngülerin kurbanı olarak değil, evrensel bakabilmemi sağlamıştır. Bir şeyleri başarma hırsıyla çok şeyleri kaçırma riskinden korumuştur beni. Kimi ev-araba değiştirir, bar-kulüp dolaşır. Ben de coğrafya değiştiriyorum… Dedim ya herkesin formülü farklı. En çok Latin Amerika ve Kuzey Kore müziği beni etkilemiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder